EN tepede kurulan sistem bütün ülkelere format atmayı zorunlu kılardı. Türkiye de böyleydi.
Komünizmle mücadele edilecek denirdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT, Dışişleri, bürokrasi, Emniyet, Jandarma ne varsa mücadele ederdi... Oysa yapılan, verilen rolün gereğinin yapılmasıydı.
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra kurduğu sistemde BATI'ya düşmüştü. Ve Sovyetler ile HASIM oluvermişti. Yüzde 99'u Müslüman olan ülke KOMÜNİZM tehlikesi altındaydı!
Şaka gibi ama böyle...
Büyük savaşlar İSTEM, getirir herkes ona uyardı! Başka seçenek de yoktu. DOLAR-BM-NATO-IMF-DÜNYA BANKASI- PENTAGON bunu zorunlu kılardı... 1990'lardan sonra ise yeni sistem kurulamadı. YALTA'da ABD-SOVYET-İNGİLİZ ÜÇLÜSÜ anlaşmış, denge kurulmuştu. Oysa şimdi İNGİLİZ AKLININ büyüttüğü bir ÇİN vardı. Ve bu hesabı da dengeleri de değiştiriyordu. Yahudiler de bölünmüştü!
Bir bölümü DERİN AMERİKA ile bir bölümü ise ÇİN'le yani Londra ile yürümek istiyordu. Bu bölünme pek çok ülkede net olarak görülmekteydi.
Bizde de durum farklı değildi. Yeni kurulan siyasi partiler ve seçim olmadan gündeme gelen İTTİFAK söylentileri tepedeki kutuplaşmanın içeriye yansımasından başka bir şey değildi.
Siyaset elbette HALKA dokunarak yapılırdı ancak her siyasi oluşum en tepedeki bağını canlı tutmak isterdi...
İç siyaseti pek sevmem. Yazmak da istemem. Hatta yazılanların çoğunu eksik bulurum. Mesela Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ya da bir başka isim AK PARTİ'den neden ayrıldı? AK Parti'nin karşısına MUHALEFET olarak dikilmelerini sağlayan neydi? Ya da kulvar değiştirelim! MHP'yi AK PARTİ'ye yanaşmaya iten motivasyon neydi?
Daha da vitesi artıralım! AK Parti-MHP dışındaki bütün siyasi oluşumların KARŞIDA bir BLOK oluşturma gayreti içinde olması neyin sonucuydu?
Bütün bu soruları çoğaltabiliriz. Ama inanın hepsinin gelip dayandığı yer Washington ile Londra arasındaki büyük mücadeledir. Çin üzerinden dünyaya yayılan savaşın gölgesidir... Çok kişi kabul etmek istemese de DOLAR üzerinden Türkiye'ye kurulmak istenen BASKI da bu en tepedeki ayrışmanın yansımasıdır... Her iki güç de Erdoğan'ı ve Türkiye'yi yanında görmek istemektedir. Türkiye kendi kararlarını vermek için zaman kazanmaya ve kendi rotasını oluşturmaya kalktığında SALDIRI olur... Bu anlaşılmaz bir şey de değildir. Kural böyledir zaten...
Kısa geçmişe bir göz atın. Gezi olayları, 17-25 Aralık, Oslo sızıntısı, 7 Şubat MİT Krizi, 15 Temmuz Kalkışması neydi? Elde edilecek sonuçlara göre Türkiye'nin istikametinin belirlenmesiydi! Çaba buydu! Amaç da... Türkiye, Rusya ya da Çin'le birlikte adım attığı zaman ABD ve NATO zarar görür, iç dengesini kaybederdi. ABD ve NATO ile yürüdüğü zaman da ÇİN'in yayılması mümkün değildi! Konu kabaca böyleydi. Zaten bu denklemin getirdiği savaşı en net gördüğümüz yer BEYAZ SARAY'dı. Oraya bakarak olan biteni anlamak çok daha sağlıklıydı...
Devam...
Derin Amerika ile Donald Trump arasında takas devam ediyor...
Geçtiğimiz günlerde Paul Manafort, tahliye edilmişti. Bu Trump'ı rahatsız etse de Derin Amerika'nın kararıydı.
Yıllarca Trump'la yürüyen Manafort, Derin Amerika tarafına geçiyordu.
Trump da hemen karşı hamle yaptı.
Aylardır hapiste olan özel avukatı Michael Cohen serbest kaldı. Serbest kaldıktan hemen sonra Beyaz Saray'a giden Cohen, Trump'la birlikte yeni strateji belirledi. Manafort ROTHSCHILD AİLESİNİN UKRAYNA SORUMLUSU gibiydi!
Taraf değiştirdi DERİN AMERİKA da özgürlüğünü verdi!
Beyaz Saray'da görev almış ancak Trump'ın Rusya bağlantıları nedeniyle hapis cezasına çarptırılan başka isimler de serbest kaldı. Şimdi Trump'ın Derin Amerika'dan büyük bir talebi daha var.
Trump, Derin Amerika'nın isteklerini artık geri çevirmiyor. Ancak ailesini tehdit eden iki kişiyle ilgili tutuklama istiyor! Bir dönem Trump'ı köşeye sıkıştıran Özel Savcı Robert Mueller ve FBI eski Direktörü James Comey.
Trump, bu iki kişinin de hem kızı Ivanka'yı hem de damadı Kushner'i tehdit ettiği için cezalandırılmasını isterken bu konuda oldukça açık davrandı. Yeni bir dünya sistemi kuruluyor. Bu sistem kurulurken elbette Amerika Birleşik Devletleri'nin de değişmesi gerekiyordu. Ancak asıl problem buydu. Çünkü Amerikan yerleşik sistemi uzun yıllardır Washington-Londra ortaklığını kabul etmişti.
Şimdi Washington'ın itirazı ile ortaklık bitti.
Trump, Derin Devlet'in en üst zirvesindeki kişiyle görüşmek istiyor. Ancak Trump'ın ulaşabildiği en yetkili Derin Devlet üyesi CIA eski çalışanları oldu. Yani Derin Devlet masasında oturan hiç kimse ile görüşemedi. John Bolton da Derin Devlet'e çalışır. Trump onunla da çok önemli adımlar attı. Ancak Bolton'un bile Derin Devlet masasında oturan kimseyi tanımadığı ortaya çıktı. İşte bu masa, artık Londra'dan kurtulmak istiyor. Coronavirüs'le başlayan süreç masanın kararı.
Masada kimler vardır, en etkili isim kimdir bilinmez! Masada sadece tek bir kadın üyenin bulunduğu fısıltılarla konuşulur... Bir dönem o kadın üyenin ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright olduğu söyleniyordu. Trump, Madeleine Albright ile de defalarca oturdu. Albright, o masada oturduğunu Trump'a ima etti. Ancak masanın yeni sahiplerine ABD Başkanı olan birinin bile ulaşamayacağını söyledi.
Madeleine Albright'ın, Beyaz Saray'da çalışan orta dereceli bir diplomatın bile masanın üyesi olabileceğini söylemesi, Trump'ın kafasını karıştırdı. Trump da Derin Devlet'in merkezi olarak bilinen Pentagon'la işlerini çözmeye çalışıyor.
Trump, Robert Mueller ve James Comey'in tutuklanma talebini ABD Savunma Bakanı Mark Esper'e söyledi.
Mark Esper masanın en ucundaki isimle de görüşse, mutlaka Derin Devlet'le bağlantısı vardı. ABD Eski Savunma Bakanı Jim Mattis de Derin Devlet'le yakın ilişkiler kurmuştu. Derin Devlet'in çok figüranı vardır. Başrol oyuncusu ise 3 kişi. Ama fazla bilgi yok. Trump bile ipucu arıyor ama ulaşabildiği yetkililer sınırlı. Ancak Trump çok farklı biri. O nedenle Derin Devlet'in zirvesindeki isimle mutlaka bir araya gelecek.
Trump, ABD Başkanı olarak Beyaz Saray'daki ilk gününden itibaren hep Derin Devlet'i aradı. Mike Pence, Mike Pompeo, Gina Haspel, Jim Mattis, John Bolton ve son olarak Mark Esper...
Trump hepsine aynı soruyu sordu.
Derin Devlet'le tanışmak istiyorum.
Ancak hala başarılı olamadı. 2020 Başkanlık Seçimi çok önemli. ABD için de Avrupa için de... Hatta 5 kıta için de Beyaz Saray'a gidecek başkan çok önemli. Trump bir 4 yıl daha başkan olacağına çok inanıyor. Amerikan sistemi ne kadar hızlı yenilense de, Trump'ı tutuyor. Rusya konusu Trump'ın kendi özgüvenini dizginlemesi için yapıldı. Aksi takdirde Trump, Amerikan sistemini çökertebilecek hamleler yapardı. Trump göreve geldikten sonra atamaların çoğunu Pentagon'un baskısıyla yapmıştı. Ancak Trump, tam 68 kişiyi görevden aldı. Yani Trump eski başkanlara benzemiyor. O nedenle Derin Devlet de ilk kez yüzünü bir ABD Başkanı'na gösterebilir.
Rothschild ailesinin eski silahşörü olan SOROS, George Bush için "Paramı son kuruşuna kadar harcayıp bu adamdan kurtulacağım" diyordu...
Yani Londra böyle bakıyordu Bush'a...
Trump da Bush ekolü gibiydi.
Cumhuriyetçiydi. Ancak arada büyük fark vardı. Rothschild ailesiyle arasını hiç açmadı. Çok kişi "TRUMP İKİ GÜCÜBARIŞTIRMAK NİYETİNDE" yorumu yapıyordu. "Washington ile Londra kopmasın" diye uğraşıyordu...
Ama gelinen noktada ÇİN üzerinden kopuş başladı ve CORONAVİRÜS ortaya çıktı... İKİNCİ DÜNYASAVAŞI'ndan sonra kurulan ve 1990'da yıkılan sistem yeniden inşa edilecek... Ülkeler, partiler, isimler, şirketler, ordular, istihbaratlar... Herkes yeni formatla tanışacak. Bundan kaçış yok... Kavgalara mücadelelere böyle bakmakta büyük fayda var... İki büyük savaş sonucu kurulan sistem masa başında el sıkışmayla yenisine evrilmez.
Tansiyonun artacağını bilmek için gazeteci olmaya gerek de yok. Para da silah da istihbarat da şirketler de siyasiler de medya da bu kavganın içinde...
Dikkatle izleyin...
Hayırlı bayramlar...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.