Muharrem İnce, adamlarıyla birlikte Anıtkabir'e çıkmış, saygı duruşunda bulunmuş.
Elbette öyle yapacak. Bu, siyasetin olmazsa olmazıdır.
Nasıl olsa Atatürk yattığı yerden kalkıp
"Oğlum Muharrem, CHP'yi baltalama, oyları kırıyorsun, hemen vazgeç bu sevdadan" diyecek değildir ayrıca.
Buraya kadar bu konunun hiçbir
"haber değeri" yok. Zaten hiçbir gazete de, meslek argosuyla
söylersek
"görmedi"...
Fakat Muharrem ilginç bir şey yapmış.
Atatürk'ün mezarı olduğu söylenen taş blokun karşısında (Atatürk daha aşağıda yatıyor), dua okumuş!
"Ee, ne var bunda?" diyeceksiniz.
Bir şeyler varmış.
"Böylesine eski köye yeni âdet" derlermiş, Kemalist yazarlar bozulmuşlar.
Vay gerici Muharrem vay.
Hatta bir hanım daha da ileri gitmiş, diyor ki:
"Orası Türk ulusunun yüce önderinin sonsuza değin dinleneceği yerdir. Orada sadece saygı duruşunda bulunulur. (....) Saygı duruşunun dışındaki her şey, her duruş, gösteriş, saygısızlıktır." Yani Atatürk'ün mezarı başında ona dua
etmek yasak! Saygısızlık.
Çünkü bu bir mezar değilmiş. Dinlenme yeriymiş.
Ayrıca Atatürk ölmedi ki, kalbimizde yaşıyor.
Ama mevlitlerde de adını en başta geçirmemek yasak. Anmazsan tepki görüyorsun.
Atatürk'ün cismani varlığı fani midir? Evet.
Ölümü tatmış mıdır? Evet.
Niçin mezarı başında dua edilemesin?
Çünkü bu,
"Kemalist ritüele" uymuyor.
Kemalizm zagonunda her türlü
"dini" gösteri uygunsuzdur.
Örneğin, din adamları cübbeyle dolaşamazlar orta yerde. Fransa da laik bir ülkedir, ama orada papaz da dolaşır rahibe de dolaşır.
Bir Fransisken keşişi metroda yanıma oturmuştu da şaşıp kalmıştım...
Kukuletası, ip kuşağı, sandaletleriyle tıpkı tarihi filmlerdeki gibiydi...
Bu zart zurtu o kadar ileri götürdüler ki, Atatürk'ün cenaze namazını bile kılmak istemediler!
Bu herhalde
"gericilik" sayılacaktı...
Bereket Makbule Hanım,
"Ağabeyimin namazı kılınmadan cenazeyi hiçbir yere götüremezsiniz" diye tavır koydu.
Dolmabahçe Sarayı'nda hazır bulunanlardan hiçbiri doğru dürüst bilmediği için de, yarım yamalak
"dua benzeri" bir şeyler okundu.
***
Muharrem İnce elbette gösteri yapmış.
Neticede bir kasaba politikacısıdır.
Ayasofya'nın açılışında da seccadeyi Sultanahmet Parkı'na sermiş, hem Ayasofya'yı hem de
"mavi camiyi" idare etmiş, ortalamıştı.
Bir taraftan sorarlarsa birini, öbür taraftan sorarlarsa ötekini öne sürecek.
Şimdi de, hem saygı duruşunda bulundu, hem dua etti.
Gayrimüslimler dişe dokunur bir seçmen kitlesi oluştursalar, yarın kiliseye de gider.
Kendisini havrada da görmek isteriz ama
"konjonktür" şu sıra elverişli değil.
O Kemalist hanıma şunu söylemek isterim:
Ne şişi yakıyor ne kebabı, bundan daha iyi lider mi bulacaksınız ayol?
Bir de oturun düşünün:
Niçin her seçimde halktan kol saati alıyorsunuz?