Lüfer sevenlerle palamut sevenler...
Kurufasulya sevenlerle nohut sevenler...
Kereviz sevenlerle kerevizi ağzına sürmeyenler...
Pırasa sevenlerle pırasa yemeyenler...
Makarnacılar ve pilavcılar...
Çaycılar ve kahveciler...
Rakıcılar ve votkacılar...
Piyaza sirke koyanlarla limon koyanlar...
Diş macunu tüpünü dibinden sıkanlarla ortasından sıkanlar...
Namaza gidenler ve gitmeyenler...
Oruç tutanlar ve tutmayanlar...
Sakal bırakanlar ve sakaldan hiç hoşlanmayanlar...
Allahüekber diyenlerle Tanrı uludur diyenler...
Kılıçdaroğlu'nu ciddiye alanlarla ciddiye almayanlar...
Avrupa Birliği'ne girebiliriz diyenlerle giremeyiz diyenler...
Ulu hakancılar ve kızıl sultancılar...
Abdülaziz öldürüldü diyenlerle intihar etti diyenler...
Apple kullananlarla Windows kullananlar...
Facebook'ta hesabı olanlarla olmayanlar...
***
Bir de "Troya" diyenlerle "Truva" diyenler.
Bu konuda da bölünmeyi başardık.
Bir "Truva operası" bestelemişler ve sahnelemişler. (Troya değil.)
Atina'da değil, Ankara'da.
Sonatı da varmış, Fazıl Say imzalı.
Şimdi bir daha bölünelim:
Hektor'dan yana olanlarla Ahilleus'tan yana olanlar...
Milattan önce ikinci binyılda, bronz çağında, gerçekte yaşanıp yaşanmadığı bile bilinemeyen bir savaşın gerçekte varolup olmadıkları bile bilinemeyen "ecnebi cengâverleri" için kavga edelim.
Luvi kavmini Türk sananlarla buna gülenler kapışsınlar.
Onların Ahilleus'u varsa bizim de Mustafa Kemal'imiz var!
Onların Homeros'u varsa bizim de Yaşar Kemal'imiz var!
Haydi ahmaklar, haydi cahiller, haydi zevzekler, söz sizin.
Onların Helen'i varsa bizim de Seda Sayan'ımız var lan, daha ne?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.