15 Temmuz, darbeye karşı bir istiklal mücadelesi olmanın yanı sıra medyanın da en büyük imtihan günüydü. Uzun süredir ilk kez o gece bir medya mensubu olmaktan onur ve gurur duydum. Tüm kanallar, gazeteler, haber siteleri tek yürek olmuş, darbeye karşı direniyordu.
Erdoğan Aktaş'ı gördüm, CNN
Türk ekranlarını karartmadan, tüm soğukkanlılığıyla stüdyoyu basan darbeci askerleri teşhir ediyordu.
Hande Fırat'ı gördüm, minik kızından görüp öğrendiği haberleşme uygulamasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direniş talimatını halka duyuruyordu.
Ama bu direniş bir gecelik olmamalıydı. İlerleyen günlerde bazılarının nefesi kesildi, sesi çıkmaz oldu. Hatta sırf muhalefet olsun diye darbecilerin ekmeğine yağ sürecek yayınlar yaptılar.
Ama birileri vardı ki, 15 Temmuz'un bir gün değil, bir süreç olduğunu fark etmişlerdi... Onların başında da atv ve a Haber geliyordu. 15 Temmuz gecesinden başlayarak, bir an bile ara vermeden, geri düşmeden ekranlarda demokrasi nöbeti tutmaya devam ettiler. Özgün haberleri, hedefi 12'den vuran yorumları ve analizleriyle darbe ve sonrasını ekrana getirip milletin televizyonu olmayı başardılar.
Bir dedektif titizliğiyle FETÖ'nün imamlarını bir bir ortaya çıkarttılar.
Her bir davanın peşine düşüp dosyaları didik didik ederek halkın tüm gerçekleri görmesine vesile oldular.
Her türlü kaynağı kullanarak, darbe gecesi ve sonrasında yaşanan en özel görüntüleri izleyicilerine servis ederek tarihe not düştüler.
Bana da 'İyi ki burada. bu grupta, onlarla omuz omuza gazetecilik yapıyorum' dedirttiler.
Ama halkımız da atv ve a Haber'i baş tacı edip bu fedakarlığın ve görev azminin karşılığını fazlasıyla verdi. Onların sağladığı reytingler, atv ve a Haber'i yıl boyunca zirvede tuttu. Halkımız, hürriyetlerini gasp etmek isteyenlerin ipliğini pazara çıkaran bu kanalları, demokrasinin en büyük güvencesi olarak benimsedi.
Milletin adamı bir direnişi başlattı. milletin televizyonu ise direnişe gözkulak oldu.