Bugüne kadar aldığım en ilginç şikayet mektubuydu. Paylaşayım istedim:
"Sayın Aytuğ, şikayetçiyim. Sizden değil tabii... Dizi/film/reklam müziği piyasasını tek elden götürdükleri için. Sanki piyasa mafyaya bağlamış! Şikayetçiyim...
Yılmak değil niyetim ama nedir bu durum Allah'ınız aşkına? Konservatuvar Piyano Bölümü'nden birincilikle mezun olalı tam 10 sene olmuş. Harika müzikler yaptığımı iddia etmiyorum ama iyi müzikler yaptığımı söylüyorum.
Bestecilik ödüllerim var, kısa film müziği ödülüm var (Altın Portakal); var da var... Ama artık bahsetmek bile istemiyorum.
Evet, para kazanıyorum, ailemi geçindiriyorum, şükür! Yapabildiğim tek şey eğitimcilik. Evet, iyi bir veli çevrem var, saatlerim neredeyse dolu. AMA VE FAKAT! Ben müzik yapmak istiyorum.
Bunun için ne mi yaptım? Ödüllü müziklerimi, yaptığım bestelerimi aldım sırtıma, boş zaman bulduğum tüm anlarda yapımcı kapısı çaldım. Kapıdan bile almadılar.
RANDEVU VERMİYORLAR
Bildiğim, bildiğiniz ne kadar yapım şirketi varsa randevu almaya çalışıyorum, vermiyorlar. Kaç tane dizi var?
Kaç tane müzisyen var? Kim yapıyor bu dizi müziklerini? Tekele bağlamışlar...
Niye bana randevu vermiyorlar? İşimi beğenmezlerse anlarım. Ama imkan bile sağlayamıyorum ki! Şikayetçiyim vallahi.
Sizden değil tabii ki... Bu kendini bir halt sanan herkesten, yönetmeninden, yapımcısından, ondan, bundan... Ajitasyon asla! Bir dizi/film müziğinden kazandığım parayı kazanıyorum ben zaten. Derdim para pul değil. Ama işimi yapamıyorum ben yahu! Ben işimi yapamıyorum ve mutsuzum. Kötü yaptığımdan mı? Hayır!
Fırsat bile yaratılmıyor. Hayalim benim bu ya, mesleğim! Ne diyelim. Allah gecinden versin, sıra bana gelene kadar ben de giderim herhalde... Vallahi de şikayet ediyorum. Ses yarışması, şu, bu yarışması filan yapıyorlar ya TV'lerde, bir de beste yarışması filan yapsınlar.
Hoş, bu sefer onlar da reytinglerden şikayet ederler. Durum bu. Sevgi ve saygılarımla,Okan Canseven.
NOT: Bu arada ben Duygu :)
Okan'ın eşiyim ve onun adına yazıyorum. Ona kalsa hayatta yazmaz, müzisyen duygusallığı; üzülür ama yazmaz. Birebir şahidim her yaşadığına; yapımcılardan randevu almak için 50 kez aradığına... Ben akademisyenim, ben hayatımda hiç böyle zor bir sektör görmedim. Sizinle paylaşmak istedik. Sevgiler..."
O kadar kolay mı?
Demet Biberoğlu adlı okurumuz 'O Hayat Benim' dizisiyle ilgili kafasını kurcalayan bir tuhaflığı dile getirmiş: "Merhabalar. 'O Hayat Benim' dizisi ile ilgili sinirimi bozan bir durumu sizinle paylaşmak istedim. 'Nuran'ın, 'Efsun' ve 'Arda'nın kızı olmadığı konusunda resmi bir kuruma başvuruluyor ve o kurumdan yarım saat içinde bir ekip çıkıp çocuğu kanıtlanmamış sıradan bir ihbar için koruma altına alıyor.
Ben bunu anlayamadım. Yani şimdi biri bana sinir olsa, şikayet etse, yazışmalar ve DNA testi kanıtı olmadan bir saat içinde benim çocuğumu zorla benden alacaklar mı? Doğrusu hiç sanmıyorum. Çocuk, okula gittiğine göre sahte bile olsa bir kimliği var.
Mahkeme kararı olmadan bu nasıl olur? Açıkçası bunlar bana pek mantıklı gelmedi. İyi çalışmalar."
Adama sormazlar mı?
Köşemizin müdavimlerinden Haluk Zırh bu hafta da senarist ve yönetmenleri köşeye fena sıkıştırmış:
"Merhaba Sayın Aytuğ. Hafta sonu köşeniz için 'Dizilerden saçmalıklar' bilgisi sunuyorum.
'Poyraz'; Özel Harekat destekli bir baskın düzenler. Poyraz ve amiri, sadece terörist elebaşını ele geçirir, Onu konuşturmaya çalıştıkları esnada, bir işareti ile, Özel Harekat'a sızmış diğer teröriste kendini öldürtür.
İyi de; 'Özel Harekat'a sızacak kadar başarılı bir ekip, baskın yapacak ekibin içinde adamları olmasına rağmen neden uyarılarak mekandan ayrılmıyorlar?' diye yapımcıya sorarlar.
'Vatanım Sensin'de 'Cevdet', yaralı Türk subayını kimsenin olmadığı bir odaya kapatır. Ancak kimse olmamasına rağmen, 'Cevdet', büyük sırrını yaralı subayın kulağına fısıldar. Sanırım seyircinin izlediğinin farkındaydılar. Aksi takdirde yapımcıya, senariste, yönetmene sorarlar 'Niye kulaktan kulağa oynattınız, odada kimse yoktu ki ikisinden başka?' diye... Size iyi günler dilerim Sayın Aytuğ, kolay gelsin."
Zap'tiye
Bu sene de 'O Ses Türkiye'de birinci olamazsa, Hadise'yi gelecek yıl Müge Anlı'da 'mağdure' olarak izler miyiz acaba?
Gaf kürsüsü
Beyaz TV'de yayınlanan 'Hayatta Her Şey Var' programında astrolog Nuray Sayarı neredeyse tüm atasözlerini yanlış söyleyince, sunucu Nur Viral müdahale etmek zorunda kaldı: "Nuray sen sadece burç yorumla."
Ne demiş?
Beyaz TV'deki 'Hayatta Her Şey Var' programına telefon bağlantısı ile katılan 17 yıllık koca, yorumcu Selin Karacehennem'e dert yandı:
"Başka bir kadını sevdiğim için şu anda karımı ağaç gibi görüyorum!"
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.