Açık bir devlet faşizmi…
Fikir özgürlüğünü aşan, 'dünya görüşü' kavramını bulandıran hamleler bütünü…
Başbakan'ı Mısır'da darbeci SİSİ ile pozlar veriyor;
Milletvekilleri Türkiye'nin referandum sürecine örtülü-açık müdahalelerde bulunuyor…
Alman vakıflarının terör örgütleri ile bağlantıları, finansörlüğü, ciddi bir iddianın ötesine geçip kanıtların ortaya koyulmaya başlandığı bir döneme girerken, fikir özgürlüğü safsatasıyla Alman milletvekillerinin ya da bürokratlarının Türkiye'ye karşı başlattığı siyasi şov, rastlantı değil elbette…
Belli ki; Cumhurbaşkanlığı sistemi bir hayli göz korkutuyor…
Bir yandan 15 Temmuz darbe girişiminde, 248 vatandaşımızı şehit eden FETÖ firarilerini, Türkiye'ye teslim etmeyi 'insan hakları' gerekçesiyle reddediyor; diğer yandan medyadaki uzantılarını, Finansal tetikçilerini, FETÖ ve PKK başta olmak üzere tüm terör örgütlerini Türkiye'ye karşı saldırıya geçirtiyor…
Bir yandan Türk sivil toplum kuruluşlarına baskı ile gözdağı verip, 900 cami ve bine yakın din görevlisiyle Türklere hizmet veren Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ni ajanlıkla suçluyor; Diğer yandan vakıfları aracılığıyla kolektif bir korku ve endişe iklimi oluşturmak isteyen odaklara yardım yaptığı iddialarının altında eziliyor, Almanya…
Nasıl bir demokrasi anlayışıdır ki;
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin toplantıları iptal edilirken, Referandumda 'hayır' çıkması için Almanya'ya gitmek isteyip daha sonra vazgeçen Deniz Baykal'ın 'Hayır' kampanyasına izin veriliyor…
Nasıl bir özgürlük anlayışıdır ki;
AB ülkelerinde faaliyet gösteren, başta Türk Demokratlar Birliği UETD olmak üzere, bazı Türk derneklerinin çalışmaları engellenirken, meydanlarında terör örgütlerinin bayraklarıyla rahatça propaganda yapan PKK sempatizanlarına izin veriliyor…
Almanya'da barınan 15 Temmuz darbecilerinin, Alman medyasından Türkiye'yi dünyaya şikayet etmelerine müsaade ediliyor… 248 kişinin canını alıp, binlerce insanın sakatlanmasına, yaralanmasına ortak olan bu canileri, 'insan hakları' gerekçesiyle himaye ediyor…
Aslında her şey o kadar açık oynanıyor ki; Türkiye'de toplumsal kutuplaşmanın önünü açmak için özellikle son 6 yılda kurgulanan iç savaş senaryolarının sayfalarına, figüranlarına, zamanlamalarına, bakmakta fayda var…
Almanya'nın Türkiye düşmanlığı ve siyasi iktidara kurduğu çirkin tuzaklar, işte o sayfalarda, kanıt olarak önümüzde duruyor…
Örneğin Gezi kalkışması…
Örneğin Artvin Cerattepe'deki ikinci kalkışma provası…
Örneğin Güneydoğu'daki 'hendek' provokasyonları…
Hepsinde vardılar…
Olaylarda yakalanan ve ajan olduğu tespit edilip tutuklanan kaç Alman var?
Keza; 2015 Eylül ayında yaşanan bir gelişmeye de göz atalım…
Avrupa'ya gitmek için yürüyerek Edirne'ye giden Suriyeli sığınmacılarla polis arasındaki arbedede, gözaltına alınan 5 kişiden 2'sinin ajan oldukları emniyet birimlerince tespit edilmemiş miydi?
Her yerde, her olayda, provokasyon için devreye giren bir Almanya'dan söz ediyoruz…
Gittikçe çirkinleşen bir devlet terörü, demokrasi ve özgürlük anlayışı kandırmacasıyla kamufle edilmek isteniyorken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi de Almanya'nın, Alman vakıfları aracılığıyla Türkiye'de etkinleştirdiği gizli terör tercümanlığı…
Hatırlatmak gerekirse, Alman vakıflarının faaliyetlere başlamaları Türkiye'nin NATO'ya üye olduğu o yıllara denk geliyor…
Dikkat…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Meral Akşener'e 'tarihi' bir hatırlatma (15.09.2017)
- Kürtlerden Erdoğan’a tarihi mesaj: Evet, arkandayız (21.04.2017)
- Erdoğan'ın özrü, Alevilere oyunu bozdu (30.03.2017)
- Faşizan yaklaşımlar her dönem silahla tezahür etmiyor elbette… (12.03.2017)
- Açık bir devlet faşizmi… (04.03.2017)
- Gırgır'ın ‘karikatür’ünün altından pis kokular geliyor (17.02.2017)
- ABD’nin ‘caydırıcı’ kuşları! (04.01.2017)
- Sevr mi? Bu kez tarihi biz yazacağız (24.12.2016)
- Ön cepheleri medya, arka bahçeleri piyasalar… (03.12.2016)
- Kapıları açma zamanı! (26.11.2016)