Sosyal medya ya da genel isimleriyle çevrimiçi platformlar günümüzde bir birey için ana haber kaynağı haline dönüşmüş durumda.
Doğası gereği etki alanı çok.
Çalışana ihtiyaç yok.
Masrafı da az.
Erişimi kolay.
Hızlı da…
Teknoloji nimetinin büyük bir getirisi yani vatandaş için.
Yaşanan gelişmeler saniyesinde mobil ortamda öğrenilebiliyor.
Avantajları saymakla bitmez.
Ama bir de tehlikesi var.
DEZENFORMASYON!
***
Önceki yazımızda terör örgütlerinin bu alandaki varlığına dikkat çekmiştik.
Bir de sosyal medyayı terörize edenler var.
Yalan haberler, yanlış bilgiler yayarak siyasi çıkar elde etmeye, hükümeti yıpratmaya hatta devleti hedef göstermeye çalışanlar…
Bunlar basit bir şekilde "bilgi kirliliği" olarak yorumlanamaz.
Evet bunu bazen siyasi eleştiri maksadıyla yapanlar olabilir.
Bu doğru bir hareket, diyemeyeceğimiz gibi olayların geldiği boyutlara baktığımızda tehlikenin oldukça büyük.
2021 yılındaki orman yangınlarını hatırlayalım.
Veya COVİD-19 Pandemisini …
Asrın Felaketini…
Her biri binlerce hatta milyonlarca kişinin hayatını etkiledi.
Bu büyük afetler ve olaylar karşısında birlik ve beraberlik içinde dayanışma gösterip insanı, çevreyi, doğayı kurtarmak yerine teyit edilmemiş, yalan, uydurma bilgilerle birçok insanın hayatı riske atıldı.
Takipçi, abone sayısı yüksek hesapların da (şarkıcı oyuncu vb) bu tuzağa bilerek ya da bilmeyerek destek olması işleri daha da zorlaştırdı o günlerde…
Gerekli soruşturmalar başlatıldı, adli ve idari süreç işletildi ama o paylaşım bir kere yapılmış saniyeler içinde milyonlarca kişiye ulaşmıştı.
Kimse de dönüp sonrasına bakmazdı.
***
Yapılan araştırmalar, Türkiye'de sosyal medya kullanımının günlük ortalama 2 saat 44 dakika olduğunu gösteriyor.
Bu rakamla dünya ortalamasının üstündeyiz.
Kenya'nın 1. olduğu listede 14. sıradayız.
ABD 2 saat 18 dakika ile 24, Çin 1saat 56 dakika ile 32, Japonya 53 dakika ile 52. sırada..
Rakamlar manidar değil mi?
Sosyal medyayı kullanmalarında ana maksat ise arkadaşlık veya eğlence..
Yine rakamlarla devam edelim…
Sosyal Medyayı haber kaynağı olarak gören ülkeler sıralamasında Yunanistan, Polonya ve Brezilya'nın ardından 4. sıradayız.
İngiltere, Japonya, Çin, ABD, Fransa, Güney Kore, Danimarka gibi ülkeler ise son sırada.
O ülkelerin medya ile ilgili problemleri yok mu? Var.
Muhalefet yok mu? Var.
Hatta o ülkelerde de toplumsal, siyasi krizler daha fazla.
Üstelik bir olay karşısında kısa sürede sosyal medya üzerinden organize olabiliyorlar.
Eleştiri yapabiliyor, fikirlerini özgürce beyan edebiliyorlar.
Ama kendi yasaları ölçüsünde.
Yani suç işleyemiyorlar sosyal medyada.
İşleyen ise anında hesabını veriyor.
Üstelik sadece o kullanıcı da değil, o sosyal medya şirketi de.
Bizde nasıl peki?
Temsilci bulundurma zorunluluğu getirilse de, o şirketler kendilerini yasalarımıza uyma zorunluluğunun dışında tutuyorlar.
Bir yaptırım uygulandığı zaman da, şirket yöneticilerinden çok maalesef kullanıcılar! isyan ediyor.
Bu da zaten oyunu baştan ortaya seriyor.
"Özgürlük engelleniyor" deniliyor.
Peki özgürlük sınırsız mı?
Hayır!
Bir bireyin özgürlüğü, başka bir bireyin özgürlüğünün başladığı yerde biter.
Evet sosyal medyada da, başka insanların özgürlük alanlarına müdahale etmediğin müddetçe özgürsün!
Muhalif olabilir ve eleştirini her platformda yapabilirsin.
Şantaj yapmadıkça,
İftira atmadıkça,
Devlet ve millet güvenliğini tehlikeye atmadıkça,
kısacası Türk Ceza Kanunu'na göre suç işlemedikçe herkes istediğini yapabilir.
Aksi olursa da yargı ve polis gerekeni yapıyor.
Ama son veriler burada da önemli bir detayı karşımıza çıkarıyor.
Batı merkezli hesapları…
En ufak bir olayı dahi manipüle ederek, yalan haberlerle toplumun fay hatlarıyla oynayan kişiler yine dışarda.
O ülkelerin ev sahipliğinde, o sosyal medya şirketlerinin sponsorluğunda Türkiye düşmanlığı yapmaya devam ediyorlar.
Maalesef eğlence amacı taşıması gereken sosyal medya bugün "Algı Operasyonlarının" da merkezi konumunda.
Haber almak en doğal hakkımız.
Lakin aldığımız haberin doğrulundan emin olmak lazım.
Teyit etmediğimiz bir bilgiyi paylaşmamamız lazım..
Çünkü orada sadece biz yokuz.
Bizi takip edenlere karşı da yükümlülüklerimiz var.
Anlık bir refleksle hayat kurtarayım derken hayat karartmayalım.