Büyük şairimiz
İsmet Özel "insan haklarının"
bütün insanları
ifade etmediğini,
sadece Yahudiler
için var olduğunu yıllar
önce dile getirdiği
konuşmasında şöyle
bir tanım yapmıştı: "Bir
Yahudi'nin dünyanın
her yerinde rahat yaşaması için gerekli şartlara
insan hakları denir..."
İkinci Cihan Harbi'nden sonra her şey bu
tanımı doğrular şekilde gelişti.
Bu tanım uğruna modern dünya, yeri geldi tüm kazanımlarını kurban etti. En son olarak da
Gazze'de çocuklar bombalarla paramparça edildi, velhasıl, bilumum savaş suçları işlendi, modern dünya seyretti.
Seyretmekle de kalmadı. Dünya sisteminin patronu ABD'nin Başkanı
Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (ICC) "soykırım" suçundan ötürü hakkında yakalama emri çıkardığı
Netanyahu'yu ödüllendirdi. Öyle ki
Filistin başta olmak üzere
Lübnan'dan
Suriye'ye kadar tüm işgallerini koşulsuz destekleyeceklerine dair açık çek verdi.
Gerçi, Suriye'deki "devrim" bile Netanyahu'ya ödül gibi geldi. O kadar ki, Lübnan Hizbullah'ının ikmal yollarını kesmekle kalmadı, "Güneyden askerlerinizi çekin, Golan Tepeleri'ne yan gözle bile bakmayın..." yollu Suriye'de racon kesmeye başladı.
***
Gazze soykırımı bize "cari dünya sisteminin" yaldızları mesabesindeki "yüce insanlık değerlerinin" her şeyden evvel Yahudilerin çıkarları için kurgulandığını adamakıllı öğretti.
Mesela, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'yle Siyonizm karşıtlığı aleyhinde hukuki bir zemin oluşturuldu. Ardından da (50'li ve 60'lı yıllar boyunca) antisemitik nefret söylemini suç sayan yasalar sökün etti. Daha sonraları da (90'larda) yeni bir aşamaya geçilerek, Holokost'u kabul etmemek suç sayıldı.
Yetmedi,
İsrail'in katliamlarından söz etmekten
Filistin'e özgürlük istemeye kadar her şey antisemitizm suçuna dâhil edilmeye çalışıldı.
Irkçılık da İkinci Cihan Harbi'nden sonra sistematik olarak suç kapsamına alındı.
Elbette bunda da Holokost belirleyici oldu.
Demem o ki Yahudileri rahatsız etme ihtimali olmasaydı, "ırkçılık" retorikte bile bu denli mahkûm edilmezdi. Irkçılık zaten "özde" mahkûm edilemez; zira,
Siyasi Siyonizm ırkçılığın dik âlâsıdır.
***
Batı'nın "ötekileştirme" alışkanlığını göz önünde bulundurduğumuzda, yabancı sahalarda siyahi futbolculara muz atma şeklinde tebarüz eden ırkçılık çok da şaşırtıcı olmaz.
Şaşırtıcı olan, yakın tarihinde
Trablusgarb'dan
Yemen'e kadar ön saflarda çarpışan 2 metre 10 santim boyundaki
Sudanlı Zenci Musa gibi kahramanların yer aldığı bir milletin ırkçılık yapmasıdır.
Bundan sebep, Fenerbahçe'nin eski futbolcusu
Emre Belözoğlu'nun Trabzonsporlu siyahi futbolcu
Zokora'ya yaptığından çok utanmıştık. Hele ki eski Devlet Bakanı ve Trabzonspor'un Onursal Başkanı
Mehmet Ali Yılmaz'ın siyahi forvet
Campbell'e "Yamyam" diye hakaret etmesi ne zaman aklımıza gelse hâlâ utanç duyarız. (Hakaret eden de hakarete maruz kalan da aramızda yok şimdi.)
Uzun lafın kısası, ırkçılık konusunda her daim rikkat içinde olmak, yani ırkçılığın en küçüğüne bile zerre miskali taviz vermemek lazım gelir.
Fenerbahçe Teknik Direktörü
Mourinho'nun bir pozisyonda hakemin verdiği karara itiraz eden
Okan Buruk başta olmak üzere Galatasaray kulübesi hakkında "Maymun gibi zıpladılar..." benzetmesi terbiyesizliktir, ırkçılık değil.
Okan Buruk siyahi olsaydı (zorlamayla da olsa) hadi neyse.
Mourinho'yu ırkçılık ithamıyla UEFA ve FIFA'ya şikâyet ederlerse kendi kendilerini iptizale uğratmaktan öteye geçemezler.