Daha geçen hafta
George Carlin'in "İsrailli katillere komando deniyor, Arap komandolarına ise terörist..." sözünden hareketle politik dilin manipülatif bir silaha nasıl dönüştüğünü dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. Geçen gün baktım, iktidara muhalif olmakla birlikte, antisiyonist/antiemperyalist tavrı ile bilinen Ortadoğu uzmanı bir arkadaşımız, Yahudi işgalcilerden
"Yerleşimci" diye bahsediyor.
Çapulcu hırsızlara "yerleşimci" demek nasıl bir dil sürçmesidir, bilmiyorum.
Benim bildiğim bu hâl asla münferit değil.
Zira iki gün önce de iktidarı destekleyen arkadaşlarımızdan
Abdulkadir Selvi, faşist
Netanyahu'nun 80 ton bombayla yaptığı katliam için şunu yazabildi: "Hizbullah'ın ilk halkasını oluşturan yönetimin tamamını etkisiz hâle getirdi..."
Ne demek etkisiz hâle getirdi?
Soykırımcı faşist İsrail'in saldırdığı hiçbir hedef için
"etkisiz hâle getirdi" diyemeyiz.
Velev ki o hedef uzaylı olsun.
***
Politik dil mamulü ifade kalıplarını kullanmayı hadi dikkatsizliğe yoralım. Peki, gözlerinden hiçbir şey kaçmayan arkadaşların nevi şahsına münhasır "dikkatlerini" neye yoracağız?
Hele hele
"danışıklı dövüş" konusunda o denli uzmanlaşmışlar ki İsrail, Hizbullah'ı bire kadar kırsa da, bu acar kardeşlerimize kimsecikler "danışıklı dövüş" olmadığını yutturamaz.
Gelgelelim, bunlardan daha dikkatlileri de yok değil.
Her "oyunu" şappadak gören, her "komployu" itinayla çözen bu kardeşlerimize çok şey borçluyuz.
Mesela, İsrail
Gazze'de binlerce çocuğu paramparça ederken ola ki unuturuz endişesiyle
İran'ın şeytanlıklarını her daim bize hatırlattılar.
O kadar ki, İsrail'den çok İran'a bilendik... Hakları ödenmez.
Bu kardeşlerimiz olmasaydı, Mesud Pezeşkiyan'ın yemin törenine
İsmail Haniye'yi davet eden İran'ın, Nasrallah'ı "Seni koruyamayız, gelme..." diyerek katılmasına engel olduğunu, sonuç itibarıyla Sünni İsmail Haniye şehit olurken, Şii Nasrallah'ın yaşadığını öğrenemeyecektik.
Gerçi aynı kardeşlerimizden İran'ın bu sefer de
Nasrallah'ı sattığını öğrendik.
***
Mahut satışta en büyük delilleri de Suudi Arabistan vatandaşlığına geçen
El Hüseyni adlı bir Şii "din adamı".
İşbu Şii din adamı, El Arabiya TV'de Nasrallah'ın katledilmesinden günler önce şöyle demişti: "Vasiyetini yaz. İran seni ve grubunu sattı. Başına karşılık İran'ın ne anlaşma yaptığını bilsen her şey tersine döner. Sana Kudüs'ü gösterenler seni sattı. Umarım çok geçmeden olanları görürsün..."
"Hiçbir Şii'nin sözüne güvenilmez" diyen kardeşlerimiz bile bu Şii şarlatanın lakırdılarına adeta üşüştüler.
Elemanın bu bilgiye nereden nasıl ulaştığını sorgulamaları şöyle dursun, mahut konuşma neden Nasrallah öldürüldükten sonra dolaşıma sürüldü diye sormadılar.
Bu arada,
Hasan Nasrallah'ı katlettikten sonra "İsrail'in ulaşamayacağı hiçbir yer yoktur" diyerek tüm bölgeyi tehdit ettiği geçen günkü konuşmasında, İran'ı halihazırdaki yönetimden kurtarıp Pers dönemindeki hâllerine dönüştüreceklerini dile getiren
soykırımcı Netanyahu, "Yahudi halkı ile Pers halkı sonuna kadar barış içinde olacak..." dedi, iyi mi?
Hayır yani, biz burada İran'ın "Pers milliyetçiliği" yapmasından şekvacıydık, faşist
Netanyahu da İran'ın Pers milliyetçisi
olmadığından mustaripmiş.
Hay Allah!