"Siyasi Siyonist" network'ün güttüğü Batılı emperyalistler,
İsrail'in bombaladığı
Gazze'deki hastane vahşeti karşısında felaket paniklediler.
Çünkü suçu
Hamas'a atmaları çok zordu. Ancak savaş uçağıyla atılabilecek bombanın tonajı da cinsi de buna engeldi.
Kaldı ki Hamas'ın uçağı falan da yoktu.
Ne ki,
Hitler ve Goebbels'in gözlerine bakan İsrail, vahşette olduğu
gibi dezenformasyonda da sınır tanımıyordu.
Önce hastaneyi bombaladıklarını kabul ettiler, sonra suçu Hamas'a attılar, geçen gün de "Biz hastaneyi değil hastanenin garajını bombaladık" dediler. Batılı emperyalistler de İsrail ile senkron tutturmak belasına, "saldırı" yerine "patlama" demeyi tercih ettiler. Bakalım ne zaman
"Hastane durduk yere kendi kendini patlattı" diyecekler.
İsrail'de kafası kesilen çocukların fotoğrafını önce görüp çok üzülen, sonra da böyle fotoğraf görmediğini söyleyen
ABD Başkanı Biden kadar olmasa da onlarda bu yetenek var.
***
ABD'nin uçak gemisi refakatinde hastane bombalayan İsrail'i Birleşmiş Milletler (BM) kınasa ABD anında veto eder. Etmese de İsrail şimdiye değin BM'nin hangi kararına uymuş ki buna da uysun!
İmza attığı Oslo Anlaşması'na bile uymayan terör örgütü mesabesinde bir devletten söz ediyoruz; sınırları belli olmayan yeryüzündeki tek devletten.
Bildiğimiz şudur: Hedefledikleri Arz-ı Mev'ud'a ulaşmak için Türkiye'yi er ya da geç parçalamak zorundalar.
Türkiye'yi yönetenlerin siyasi görüşü, etnisitesi, mezhebi ne olursa olsun, vatanın parçalanmasına rıza göstermedikleri takdirde İsrail ile bu kapışma yaşanacaktır.
Soru şudur: İsrail bütün adımlarını bu kapışmaya hazırlanırcasına atarken, biz ne yapıyoruz?
***
Sezai Karakoç üstadımızın bundan 32 yıl önceki (1991'de) tarihi çağrısını özetleyerek aktarıyorum:
"İslam ülkelerinin başında bulunan cumhurbaşkanları, başkanlar, krallar, size sesleniyorum... Tarihin en kritik göreviyle, en ağır sorumluluğu ve ödeviyle karşı karşıyasınız. Bu görevi çoktan yerine getirmeniz lazımdı şimdiye kadar...
Bu görev, derhal bir araya gelip bir SAVUNMA ANLAŞMASI yapmanız ve bunu harfi harfine uygulamanızdır...
Neden böyle bir anlaşmaya ihtiyaç vardır? Batı ülkeleri Körfez'in petrol bölgesini işgale başlamıştır da ondan. O işgal bitince hep birden Irak'a saldıracaklardır...
Irak'ın işi bittikten sonra, teker teker birer bahane ile sizin ülkeleriniz aynı Batılı ülkelerin hava, deniz ve kara kuvvetlerinin saldırısına uğrayacaktır. Tıpkı Moğolların İslam ülkelerini zapt etmeleri gibi... Tıpkı Endülüs'teki parçalanmadan sonra olduğu gibi...
Ülkelerinizi aynı duruma düşürmeyiniz, tarihten ibret alınız, ey başkanlar, cumhurbaşkanları, krallar!
Siz böyle bir anlaşma girişiminde bulunduğunuzda, Batılı ülkeler engel olmaya kalkışırlarsa, işte o vakit, böyle bir anlaşmanın zarureti çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar...
Vakit kaybetmeyiniz, bir araya geliniz, İslam ülkelerinin sigortası gibi, kutlu savunma anlaşmasını derhal imzalayınız... Biliniz ki, tarihin bu en korkunç anında gerekeni yerine getirmezseniz, fırtınaların en şiddetlisiyle bulunduğunuz zirvelerden yokluğun uçurumuna savrulup gideceksiniz...
Gece ve gündüz demeyiniz, gece yarısı da olsa toplanıp anlaşınız...
Birinci Dünya Savaşı'nda, dinleri, milletleri, yurtları, dinimiz, milletimiz, yurdumuz (ki bunlar birbirine perçinlenmiş kutlu değerlerimizdir, birbirlerinden ayrılmazlar) uğruna canlarını veren, kanlarını kara toprağın içtiği, çöllerde ve gurbetlerde kalmış şehitleri hatırlayınız. Dökülen kanları ve gözyaşlarını hatırlayınız. Annelerin döktüğü gözyaşlarını hatırlayınız...
Gözünüze Batılıların çektiği perdeyi yırtıp atmak için bir kerecik olsun kendinizi aşınız ey başkanlar, cumhurbaşkanları, krallar!
Size, bir milyar Müslüman'ın gönlüne tercüman olduğuma yürekten inanarak sesleniyorum.
Vaktin kalmadığını, mukadder anın yaklaştığını haber veriyorum..."