"İstanbul Sözleşmesi" üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'ye karşı muhafazakâr mahallenin gönül bağlarını darmaduman etmeye çalışıyorlardı.
Kıyametleri kopartıyorlardı.
Erdoğan hükümeti bu yanlıştan dönmezse, aile diye bir şeyin kalmayacağını, sapıklığın meşrulaştırılacağını söylüyorlardı.
Gece gündüz susmak nedir bilmiyorlardı.
O kadar ki, Davutoğlu bile "İstanbul Sözleşmesi'ni okumadan imzaladım..." yalanını atmıştı.
Böylece, mahut sözleşmenin tüm vebalini Erdoğan'a yüklemişti.
Öyle ya, mefhumu muhalifinden hareket edecek olursak, "okusaymış" imza atmazmış. Gerçi İstanbul Sözleşmesi'ni Davutoğlu'nun okuyup inceleyip Meclis'e getirdiği daha sonra ortaya çıkmıştı, ama konumuz bu değil.
Konumuz şu:
Erdoğan hükümeti İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırdığı günden beri kıyametleri kopartan malum zevat suspus oldu.
Ağızlarını bıçak açmıyor.
Davutoğlu ve Babacan'ın gazetesi de "İstanbul Sözleşmesi bitti, kadına vahşet arttı" yollu manşetler attı, iyi mi? (İstatistik tam tersini söylüyor. Yani, "İstanbul Sözleşmesi" bittiğinden beri kadın cinayetleri azalmış.)
İşin garibi...
"İstanbul Sözleşmesi" üzerinden Erdoğan'a laga luga eden malum zevat ne bu gazeteye ne de bu gazetenin de desteklediği İstanbul Sözleşmesi yanlısı partilere tek laf etmedi, etmiyor!
Mesele sözleşme değil miydi yoksa?
Peki, koca aradığını söyleyen bıyıklı bir adama, Deva iktidarında bu sorunu da çözeceğini söyleyen Babacan'a şimdiye değin yarım ağızla da olsa tek laf ettiklerini duydunuz mu?
Aynı Babacan geçen gün de "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini bütün dinleri kapsayacak şekilde, nesnel ve çoğulcu bir içeriğe kavuşturacağız..." dedi.
Demek ki FETÖ'nün "Dinlerarası diyalog" martavalını kaldığıyerden devam ettirecek.
Hatta, daha da beter!
Yanlış anlaşılmasın, halihazırdaki "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" müfredatını (başta eğitimciler olmak üzere) savunuyor değilim. Sonuçlar ortada, nesini savunayım.
Lakin, Babacan'ın derdi bambaşka.
Öyle ki, "Diyanet veya din dersi kaldırılsın" diyenlerin derdinden daha derin.
Üstelik, derin olduğu kadar da sinsi.
Almanya'dan ABD'ye kadar tüm Hıristiyan dünyası, devlet eliyle "nesnel ve çoğulcu bir içerik" gereği İslam dinini mi öğretiyor?
Bunun için mi İslamofobi Batı'ya hâkim durumda? Babacan'ın her duruma müsait yaklaşım yeteneğini biliyordum ama bu kadarını tahmin etmiyordum.
Hangi ara bu kadar "nesnel ve çoğulcu" olmuş; yoksa baştan beri mi böyleymiş? Sayın Erdoğan iyi ki bunlardan kurtulmuş, daha ne diyeyim...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.