Işıklar içinde yatası LeventKırca'nın pardösünün cebine elini her attığında bitmez tükenmez şekilde para çıkardığı o meşhur skecini hatırlarsınız.
Hele ki "Keşke şöyle bir pardösümüz olsa" diye içinden geçirenler hiç unutmamışlardır.
Faizsiz, geri ödemesiz adeta "kişiyeözel pardösü bank" sahibi olmayı kimistemez ki? "Benim parada gözüm yok, zatençok param var" diyenler bile en azındanyoksullara dağıtmak, bedava sevapkazanmak için ister. Gerçi sevabın bedavasıolmaz. Lakin ona bakacak olursak çokparası olup da parada gözü olmayanı daben görmedim. Zira paranın da bir mantığıvardır: Azını sen kullanırsın, çoğu senikullanır. Neyse burada keselim, konudandaha fazla uzaklaşmayalım.
Söz konusu Levent Kırca skecinde maharet pardösüdedir. Yani, pardösü gider, para da biter. Safa Önal'ın senaryosunu yazdığı Aram Gülyüz'ün yönettiği 1966 yapımı siyah beyazlı "Pantolon Bank" adlı filmde de üç aşağı beş yukarı konu budur... Sadri Alışık'ın canlandırdığı yiyecek ekmek alamayacak kadar yoksul Hüdaverdi bir gün Allah'a dua eder, duası bire bin kabul olmuşçasına yırtık pırtık pantolonun cebine elini her attığında para çıkartır... "Pantolon Bank"tan 20 yıl sonra aynı konu "Şalvar Bank" (1986) adıyla karşımıza çıkar. Evet konu aynıdır lakin senaristi değişir, Hulki Saner olur. (Konumuz intihal değildir abiler, takılıp kalmayalım.) Başrolde yine Sadri Alışık vardır. Taşı toprağı altın diyerek İstanbul'a göç eden, altında şalvar üstünde eski püskü ceketiyle köylü Reşit rolündedir.
Levent Kırca'nın mezkûr skecinin aksine her iki filmde de maharet melbusatta değil eldedir.
Öyle ki, Hüdaverdi'nin pantolonunu, Reşit'in şalvarını yakarlar ama sonuç değişmez. He iki karakter de ellerini ceplerine attıklarında para çıkartmaya devam ederler.
Bütün bunları bana iktidara geldiklerinde her şeyin güllük gülistanlık olacağını iddia eden "CHP ittifakı" çağrıştırdı.
Vaatleri gırla gidiyor. Hatta adamım Engin Özkoç iktidara gelince her eve bir ev, bir araba olmak üzere iki anahtar vaat etmiş.
Gelgelelim, ekonomide sadra şifa tek çözüm önerileri yok. Demek ki birileri bunların cebine para koyacak.
İmdi soralım: Maharet nerde, ellerinde mi ceplerinde mi?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ekonomi programlarını Ali Babacan'ın yürüteceğini ilan ettiğine göre maharetleri hem elde, hem cepte.
O halde önce Babacan'larının eline bakalım:
Ekonominin başında olduğu 2010'da 49 milyar dolar, 2011'de 77 milyar dolar, 2012'de 48 milyar dolar, 2013'te 65 milyar dolar cari açık verdi. Buna mukabil matine- suare linç edilen Berat Albayrak döneminde 1.6 milyar dolar CARİ FAZLA verildi.
Bundan sebep muhalif de olsa FatihErbakan şöyle demişti: "Babacan ekonomidensorumlu olduğu sürede yıllık ortalamafaiz ödememiz 36.5 milyar dolardı. Çok eleştirdikleri Berat Albayrak döneminde yıllık ortalama faiz ödemesi 17 milyar dolar... Eleştirip duruyor, her şey bizim dönemimizde iyiydi diyordunuz. Hayır, öyle değil. Sizin yarınız kadar faiz ödemiş. Siz onun 2 katı faiz ödemişsiniz..."
CHP ittifakının ekonomideki elinin (Babacan'ın) marifeti budur, bu kadardır.
Peki CHP ittifakının cebinin marifeti nedir? ABD Hazine Bakanlığı, TÜSİAD'a mektup yazarak Rusya ile iş yaparlarsa yaptırım uygulayacaklarını, dahası sistemin dışına atacaklarını söyledi. Hülasa, bağımsız bir ülkenin ticari hayatını alenen tehdit etti.
CHP ittifakından tık yok!..
İktidarda değilsiniz, yani sırtınızda yumurta küfesi yok; yağmasanız da gürleseniz ya!
Neden gıkları çıkmıyor?
ABD ceplerine para koymaz diye mi?
Demek ki, Azerbaycan'da ne işimiz var, Libya'da ne işimiz var, Mavi Vatan da nerden çıktı derken ve S-400'lere karşı çıkarken dertleri buydu.
Şunu unutmasınlar: ABD kimsenin cebine bedava para koymaz. ABD'nin emir eri olmanın başı da sonu da zillettir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.