FOX TV'den Can Ataklı'ya kadar bilumum CHP yandaşlarının eleştirisine rağmen İBB Başkanı İmamoğlu'nun tatilini yarıda kesmemesini sizi bilmem ama ben çok takdir ettim.
Çünkü bu bir "karakter" göstergesidir.
Daha önce (Murat Ongun'un sözcülüğü döneminde) sel bittikten sonra Bodrum'dan dönmüş, ayağına çizmelerini geçirip arazide riyakârca "incelemelerde" bulunmuştu.
Bu sefer böyle "sinemalara" tenezzül etmedi.
Kim ne derse desin, bir "karakter" sahibi olmanın ifadesidir bu. Gerçekten tebrik ediyorum.
Gelgelelim...
Bir yandan Eren Bülbül'ün kabrini ziyaret edip (Eren Bülbül'ün annesi bunu görmemek için yaylaya çıkmıştı hani) bir yandan da PKK'lıları belediyeye almak belirli bir karakterin göstergesi değildir.
Aynı şekilde...
Seçim döneminde Yasin Suresi okuyup sonra da "Türkiye eşcinsel evliliğe henüzhazır değil" demek de belirli bir karakteri işaret etmez.
Gerçi, bu da değişik bile olsa bir "karakterin" dışavurumudur. Lakin, böylesi bir karakteri nerede görsem ışık hızıyla kaçarım, kaldı ki tebrik edeyim.
İnsan dediğin kendisi olmalı. İBB Başkanı sel felaketindeki tutumuyla kendisi olmayı başardı, helal olsun! Nihat Genç kavuna benzetip "İmamoğlu kelek çıktı" dedi. HulkiCevizoğlu, "Erdoğan beni görevden alabilir diyordun; görevde yoksunuz ki sizi nereden alacak?" diye ayar verdi. Eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş biraz daha kaptırsa CHP'liliğinden utanacaktı. Yahu, Şahan Gökbakar bile dalgasını geçti, daha ne olsun!..
Ne ki, İmamoğlu bunca eleştiriye rağmen de kendisi olmaktan vazgeçmedi.
Başyazarımız Mehmet Barlas da dünkü yazısında, "Bilindiği gibi Ekrem İmamoğlu için İstanbul Belediye Başkanlığı, cumhurbaşkanlığı için bir basamak. Bunu artık kendisi de gizlemiyor. İstanbul umurunda bile değil. Kazayla cumhurbaşkanı olursa ve o sırada tatil yaparsa Türkiye'nin başına ne felaketler geleceğini hayal bile edemiyorum" dedi.
Doğrusunu isterseniz, ben "hayal ediyorum" ve tek bir şey hariç, "Her şey çokgüzel olacak!" diyorum.
Bakınız, İmamoğlu cumhurbaşkanı olsaydı...
Mesela, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Reisi arasında 19 Temmuz'da Tahran'da gerçekleşecek üçlü zirve söz konusu bile olmazdı. Haliyle, Suriye'deki durum, Ukrayna-Rusya Savaşı, Türkiye'nin teröre karşı sınır ötesi operasyonu masaya yatırılmazdı. Zaten Ukrayna'ya "saldırdığı" gerekçesiyle Rusya'yla ilişkilerimizi ABD'nin isteği doğrultusunda çoktan kesmiş olurduk. İran'la ilişkimizin olması zaten affedilmez günahtı.
Hülasa, Türkiye'ye ait bir dış politikamız olmaz, merhum Erbakan'ın deyimiyle "uydu devlet" (ABD'nin uydusu) olarak "gül gibi" geçinip giderdik.
İzzet mi, o da ne ki? "Bağımsızlık benim karakterimdir"sözü mü? Canım heykeller ikiye katlanır olurbiterdi.
İmamoğlu'nun Yunanistan ziyaretini "Atalarını ziyarete geldi" şeklinde yorumlayan Yunanlılar da bayram yaparlar, Kıbrıssorunu da kökten çözülmüş olurdu. "MaviVatan" da bir masalcı dükkânının raflarını süslerdi. Pardon, ekonomi mi dediniz? IMF ne güne duruyordu.
Hülasa, her şey çok güzel olurdu
Dedim ya tek bir şey hariç: Yekpare bir Türkiye kalır mıydı, işte orası netameli.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.