Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olacağını söylüyor. "Muhalefetin adayı kim olacak?" sorusuna her gün cevap arayan medyamızda ciddiye alınmıyor.
Neden?
Pardon, "ciddiye alınmıyor" demeyeyim de "beklenen yankıyı uyandırmıyor" diyeyim.
"Aday olacağını ilk defa açıkladı" yollu cılız haberlerle geçiştiriliyor. Sanki adaylığını açıklayan ana muhalefet partisi lideri değil de Çatladıkapı muhtarıymış gibi.
Aday olacağına gerçekten de kimse inanmıyor.
Hatta, CHP Grup Başkanvekili
Engin Özkoç, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını açıklaması
üzerine düşünceleri sorulunca, "Gerçekten
söyledi mi, öyle bir şey var mı?" diyerek inanmadığını
dışa vuruyor.
Üzerinden birkaç gün geçiyor, bir de bakıyoruz ki
Kılıçdaroğlu da kendine inanmıyor. "Aaa! Adayım mı dedim ben?" yollu U dönüşü yapıyor.
Sonra?
Sonra, cumhurbaşkanı adayını malum yuvarlak masa 6'lısı belirleyecek diyorlar.
Bu sefer de aday, masa içinden mi dışından mı çıkacak tartışmaları sahne alıyor.
Dışından deseler, "6'lı lider içinde kendini cumhurbaşkanı adayı olarak yeterli bulan çıkmadı" anlamına geleceği için naçar, "Aday masadakilerden biri olacak..." açıklaması yapılıyor.
Fakat...
Çok geçmeden İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu, 6'lı masanın ortak bildirilerinin
Kılıçdaroğlu vasıtasıyla yabancı bir büyükelçiye
redakte/düzeltme yapması için gönderildiğini
söylüyor.
Bir gazeteci arkadaşımız da (Hüseyin Likoğlu) söz konusu büyükelçinin Almanya'nın Ankara Büyükelçisi
Jürgen Schulz olduğunu öne sürüyor.
Nerden baksanız, "şüyuu vukuundan beter" fakat 6'lı yuvarlaktan tık yok!
***
Cumhurbaşkanı adayları 6'lı masadan çıkacak görüşü ağır bastığında,
Babacan ve
Davutoğlu anında kostaklanıyor.
Zira...
CHP'lilerin gözüne girmek için kendilerini siyaset arenasında var eden
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a rezilce saldırıya geçiyorlar.
Fakat, yuvarlak masa sakini
Gültekin Uysal cumhurbaşkanı kriterleri arasında, "20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olmamayı" sayınca hevesleri suya düşüyor.
Nedense imdatlarına
Temel Karamollaoğlu yetişiyor.
"Bizim inancımızda tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. Düşüncelerini, kanaatlerini değiştiren insan eski hatalarından hesaba çekilmez..." diyor.
İyi de, mesela Davutoğlu, "tövbe" mi etti bakalım?
Benim bildiğim, Penguen adını verdiği birilerinin kendisini "tövbe" ettirdiğinden yani işinden (Başbakanlıktan) ettiğini söyleyip durdu. Hatta,
Hilâl Kaplan "Hodri Meydan" çekerek iddialarını kanıtlaması için mahkemeye çağırdı ama o günden beri hazrette "tıss" yok.
Bilmiyorum,
Temel Bey belki gözünü cumhurbaşkanlığı adaylığına dikti de, CHP'liler
Madımak gibi eski defterleri açmasınlar diye ön almaya çalışıyor.
Öyle ya, aday olarak
Haşim Kılıç'ın bile adı geçiyor da Temel Bey neden olmasın?
Temel Bey'e şuncağızı sormak isterim: Babacan ve Davutoğlu neden ve neyden tövbe ediyorlar?
AK Parti'yi "fabrika ayarlarından" uzaklaşmakla itham etmediler mi? Bunlar, yazarıyla çizeriyle alayı, çare olarak AK Parti'nin "fabrika ayarlarına" dönmesini önermediler mi?
Sizler de
"Milli Görüş gömleğini çıkarmak" şeklinde tesmiye edilen bu "fabrika
ayarlarına" karşı çıkmadınız mı?
Abdullah Gül de AK Parti'nin bugünkü çizgisini "Paradigmadan kopuşu gerçekleştirmiştik, ama sürdürülemedi..." diyerek eleştirmedi mi?
Gül'ün "paradigma" dediği Milli Görüş gömleğiydi ve siz bu Gül'ü "çatı adayı" göstermediniz mi?
"Milli Görüş" partilerini kapattıran CHP'nin safına geçmişsiniz tövbeden bahsediyorsunuz.
Hayır yani, Milli Görüş'ten tövbe ettiyseniz söyleyin de bilelim.