Gezi kalkışması döneminde duvarlara "Zulüm 1453'te başladı" yazıldığında,
Taha Akyolgillerin "orantısız zekâlarına" güzellemeler yaptığı "genç çeriler" içinden bir Allah kulu itiraz etmezse...
"
Leyla ile Mecnun" adlı dizinin
Onur Ünlü adlı yönetmeni,
"İstanbul'un
1453'teki işgalini fetih
zanneden vasatlar, beni
takibi bırakırsa çok sevinirim..."
dediğinde,
Boğaz'a nazır lokasyonları
mesken tutmuş "muhalif" zenginlerimizden
ota b.ka duyar kasan "sanatçı" takımına
kadar kimsecikler ağzını açıp bir çift laf etmezse...
CHP İBB Başkanı İmamoğlu'nun Yunanistan ziyaretini, "
Atalarını ziyarete geldi" şeklinde yorumlayan Yunan medyasına, İmamoğlu başta olmak üzere CHP'den hiçbir tepki yükselmezse...
Geçen gün Kadıköy'de
Fenerbahçe'yi 3-0 mağlup eden Yunan takımı
Olympiakos kulübünün sahibi Vangelis Marikanis de, "İstanbul'da, kendi şehrimizde böyle bir galibiyet elde etmek bizim için çok anlamlı bir zaferdi. Bu zaferimiz tüm Yunanistan'a armağan olsun..." der.
Hayır yani, "muhalefetimiz" bu haldeyken elin Yunanına ne diyeceksiniz?
***
Muhalefetimizin hali gerçekten de hal değil...
İktidara geldiklerinde bu ülkenin kazanımlarını koruyacaklarına, "istiklal-i tam" yolundan ricat etmeyeceklerine dair zerre güven vermiyorlar.
Tam aksine, "müstevlilerin" umudu haline geldiler!
E tabii "
Mavi Vatan" davamızı "saldırganlık" tesmiye eden, S-400'lere laga luga eden, terörle mücadele karşısında "
bozgunculuk" yapan bir muhalefeti desteklemeyecek de kimi destekleyecekler!..
Hem güven vermiyorlar hem de yerel yönetimler dolayımında şimdiden bezdirmeye başladılar.
Kağnı gölgesini kendi gölgesi sanan şu "
Ekrem Pazarlama"ya baksanıza Allah aşkınıza!..
AK Parti'nin malum hataları ve konsolide edilen "
Erdoğan nefretinin eseri" olduğunun hâlâ farkında değil. Zannediyor ki millet kendisine meftun da ondan oyları akıttı. Yahu
Sarıgül'ü HDP tastamam destekleseydi daha çok oy alırdı, aç bak rakamlar ortada.
Hıncal Uluç'un dediği gibi geçtik her şeyin çok güzel olmaklığından, "daha güzel" olan tek bir şey söyleyebilir mi acaba?
Yazık, "Erdoğan'a yarar" korkusuyla uyaran da çıkmıyor!
***
"Yanlış ve doğru" algınız
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "yarar / yaramaz" üzerinden şekilleniyorsa, geçen yazımda bahsettiğim
Nietzsche'nin "
köle ahlakı" dediği fecaatle malul hale gelmişsiniz de haberiniz yok demektir.
Cumhuriyet'in bir köşe yazarı "bu ahlaka" öyle bir örnek sundu ki şaştım kaldım!
Nobel ödüllü
Prof. Aziz Sancar "Bizim damadın İHA'sını bi alkışla bakalım..." maksadıyla buralara getirilmiş. Bu haksızlıkmış. Hocaya yazık edilmiş.
Günlerdir düşünüyorum; bir yazar nasıl olur da aklını bu denli yele verir?
Fransa'dan İngiltere'ye,
İsrail'den Amerika'ya kadar her yerde "Türkler nasıl bu kadar kısa zamanda bu teknolojiyi başardı?" sorusuna neden olan teknoloji hakkında, "Bizim damadın İHA'sı..." diyecek kadar dünyadan habersiz biri de değil...
Prof. Sancar'a saygıdan bahsederken, "Bi alkışla bakalım..." diyerek "aşağıladığının" farkında olmayacak kadar da nobran değil.
Tam aksine, tanıdığım kadarıyla özünde iyi bir insan. (Adını verip de rencide etmek istemem.)
Çağdaş, modern bir beyefendi nasıl oluyor da "aşiret kinine" benzer bir kinle malul hale gelebiliyor?
Hayır, münferit değil, hepsi böyle!
"Bunların yaptığı Marmaray'a binmem, su sızdırır..." diyorlardı, şimdilerde "İmamoğlu ibriklerini" yere göğe sığdıramıyorlar!
Başkan Erdoğan nefreti akıllarını öyle almış ki...
LGBTİ tartışması sırasında sırf
Erdoğan karşı çıktı diye, koca koca adamlar o yaştan
sonra inadına.... Neyse devamını getirmeyeyim,
rezillik elverecek, tövbe yâ Rabbim!