Yazımızın serlevhasına bakıp, kıyamet kopuyor sen torun torbadan gidiyorsun, diyenler olabilir.
Canları sağ olsun.
Lakin şuncağızı unutmasınlar: Emrihak vaki olup en sevdiklerinden ayrılmak zorunda kalanlar için de "kıyamet" kopar.
Benim koptu, hem de iki kez.
O vakitler eş dost teselli kabilinden, "ölenle ölünmez,hayat devam ediyor" demişti.
Ben de şimdi (gündemin yoğunluğuna işaret etmek maksadıyla) "Kıyamet kopuyor..." diyenlere, "hayat devam ediyor," demek isterim.
Gündem yüzünden "hayat" eksildi hayatımızdan.
Nasıl demişti NecipFazıl üstadımız "Hayat,mayat diyorlar / Benim gözümmayat'ta / Hayat'ın eksiği var / Hayateksik hayatta..."
Neyse, lafın belini daha fazla kırmayalım.
Bugün size örnek bir torundan bahsedeceğim: Hasan Canat'tan.
Bundan 13 yıl evvel (2004'ün Ramazan ayında, bir sahur vaktinde) aramızdan ayrılan Hasan Nail Canat'ın torunundan. Hasan Canat...
Bir gaye uğruna 61 yıllık ömrünün 41 yılını sanata adayan çilekeş dedesinin adını taşımıyor sadece, yaşatıyor da!
***
Dedesi vefat ettiğinde 17 yaşındaydı.
Ve o günden bugüne ömrünü dedesini tanıtmaya adadı.
Evvela mükemmel bir internet sitesi (www.hasannailcanat.com) kurdu.
Bu internet sitesinde merhum dedesinin eserlerinin yanı sıra "Şeref Defteri" başlığı altında dostlarının duygu ve görüşlerini paylaştı. Hasan Nail Canat'ı anlatan paneller, sempozyumlar düzenledi.
Dedesinin adına "kültür merkezi" açılsın diye hiç yılmadan usanmadan yıllarca koştu, koşuşturdu.
İstanbul Bağcılar'da "HasanNail Canat Kültür Merkezi"ndenElbistan'daki amfitiyatroya kadar birçokyere dedesinin isminin verilmesini sağladı.
***
Geçen gün Hasan Nail Canat'ın 13'üncü ölüm yıldönümü vesilesiyle güzel bir yazı kaleme aldı.
Dedesinin gençlik romanlarına, oyunlarına, oyunculuğuna, şairliğine değindi.
Bir de hatıralarına...
Fakirden de şöyle bahsetti: "HasanNail Canat, 1984'te tiyatrodanümidini keserek Kayseri'ye dönmekister. Salih Tuna (...) HasanNail Canat'ı Kayseri'ye gitmemesiiçin ikna eder (...) ve birlikte 'GençAdam Sahnesi'ni kurarlar. HasanNail Canat'ın 41 yıllık sanat hayatındaçok önemli bir dönüm noktasınavesile olur Salih Tuna."
***
Hasan abi her oyundan sonra, NecipFazıl'ın "Ben yazdım, Hasan Nailokudu" dediği "Sakarya" şiirini okumayıgelenek haline getirmişti.
O yıllarda (1984-85) kapalı gişe oynayan "Şeytan Üssü Haber Merkezi" oyunumda da aynı geleneği sürdürmek isteyince, o günlerde tiyatromuzun her şeyi olan (elan AK Parti Kartal İlçe Başkanı) sevgili dostum, kardeşim MehdiAkman'a, "oyundan sonra şiir okunduğunerde görülmüş; Hasan abiylekonuşup şuna bir son verelim" dedim...
Değiştiremedik tabii.
Seyirci şiiri dinlemeden zinhar ayrılmıyor, "Sakarya... Sakarya..." diye salonu inletiyordu.
Ah, bir dinleseydiniz...
Rahmetli de "Sakarya"yı okumaz, adeta yaşardı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.