Galler'in evinde büyük sürprizle Ermenistan'a yenilmesi, bizim de her zaman kâbusumuz olan Letonya'yı yenmemiz puan tablosunda bize büyük avantaj sağladı. Ama madalyonun öbür yüzühiç iç açıcı değil. 90 dakika sergilediğimiz futbol inanılmayacak derecede olumsuzdu. Düşünebiliyor musunuz, Letonya, bize 11'e 11'ken 1 gol atıyor, 4 tane de %100 kaçırıyor. Atamadıklarından ikisi maç 0-0'ken, diğerleri 1-1'den sonra. Bu arada kaçırdıklarının sonuncusunda top döndü ve ikinci golü biz attık. Bütünbunların üstüne 10 kişilik Letonya'dan son 10dakikada yoğun bir baskı yedik. İki tane kaçırdılar ve de uzatmanın 4'üncü dakikasında beraberliği yakaladılar. Eğer son saniyede mucizeyi gerçekleştirmesek bu moral yıkımının altından kalkamazdık. Letonya'yı hiç yenemiyorduk, bir evvelki mücadeleyi son saniye penaltısıyla ilk defa kazanmıştık. Bu defaki tam bir Barış Alper'in yarattığı mucizeydi. Yani makus talihlimizi yenmiş olduk.
Gelelim biz niye futbol açısından bu kadar kötüyüze... Milli Takım için aynı eleştirileri senelerdir yapıyorum. Hem bir ekolümüz yok hem de dünyada bizden başka kadro istikrarsızlığına sahip ikinci ülke yok. Düne bakalım; maç eksikliği üst düzeyde olan Merih'in yanında Abdülkerim oynadı. İkiside birbirleriyle hiç oynamamış! Omurganın diğer önüne bakalım. Arda arkadaşlarını tanımıyor. Fenerbahçe'de sağ önde oynayıp, Ferdi ile iyi bir bağlantı kurmuşken dün 10 numara pozisyonundaydı, Ferdi de sol bekte. Dün çok çalışan Umut Nayir de hiçbir arkadaşını tanımıyor. İşte başımızı ağrıtan başlıca nedenler…
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.