İki takımın da birbirlerine net üstünlük sağlayamadıkları, futbol kalitesi çok düşük, temposuz, çok az pozisyonlu bir 90 dakika izledik. İlk yarıdaFenerbahçe pas yönünden rakibine üstünlükkuran taraftı. Beşiktaş ise adeta deplasmanderbisi oynuyordu. Valerien İsmael'in taktik stratejisi, geride alan daraltıp, topu rakibe bırakarak, ani çıkışlarla Fenerbahçe'nin çizgi defansının arkasına adam kaçırmaktı. Ama Beşiktaş'ın kontra girişimleri ilk yarıda rekor sayıda ofsayta takıldı: 5... Fenerbahçe de ofansif girişimlerde hiç yeterli değildi. İkinci yarıda da Fenerbahçe daha fazla topa sahip olan taraftı. Önce Jesus'tan oyuncu hamleleri geldi, kısa süre sonra da İsmael'den... Ama bu değişikliklerdekaybeden Jesus oldu. Çünkü bu dakikadan itibaren bütün oyun kontrolü Beşiktaş'a geçti. Son 15 dakikaya kadar sahada hiç görünmeyen, varlığı ile yokluğu belli olmayan Weghorst bir gol kaçırdı, bir de sırtı dönük vurduğu kafa direkten döndü. Beşiktaş son bölümdeki baskısında neticeyi değiştiremedi ve maç berabere bitti. Beşiktaş'ta en büyük sıkıntıileri uçtaydı. Beşiktaş ortasahası ve defansı takımı ayaktatuttu. Bana göre siyah-beyazlıların olmazsaolmazı hazır bir Ghezzal'dır.
Jorge Jesus kafasına göre her maç bir şeyler yapıyor. Takımın en iyisi Crespo'yu çıkararak elindeki oyun hakimiyetini rakibe teslim etti. Öncelikle bu maçtan sonra kendine şöyle bir öz eleştiri yapmalı: "Maçın büyük bölümündetop bizdeydi. Rakibin ileri ucu sahadayoktu. Ama neden pozisyon üretemedik?"
Hakem Volkan Bayarslan'ı bazı yanlış düdüklerine rağmen çok beğendim. Öz güveni vardı, oyuncu diyalogları iyiydi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.