Yönetim yanlışlarına, Dick Advocaat'ın hataları da eklenince
Fenerbahçe, tarihinde ilk defa ligin ilk 3 haftasında 1 puan alabildi. Üstelik 3 maçtan 2'si Kadıköy'deydi. 1 puan da Kayseri karşısında son saniye golüyle kazanıldı. Dick Advocaat, pazar gecesi ilk 11'de adaletli davranmayarak hem 3 puanın kaybedilmesine neden oldu hem de futbolcuları tarafından güven kaybına uğradı.
Lens; yeni gelmiş, arkadaşlarını hiç tanımıyor. Üstelik de bir hayli kilolu. Nasıl hemen ilk 11'e girer? Sow da yeni gelmiş hazır değil. Ama o da ilk 11'de. Maçın geneline baktığımızda Lens ve Sow'dan hiçbir olumlu katkı yok. Sadece hayalet gibiydiler. Gelelim diğer yanlışa;
bana göre Alper'in yapısı orta sahada 10 numara formatına uygun değil. Advocaat hafta içinde
"Kadroda bu görev yerine en uygun isim Alper" dedi. Ama Alper'e 1 devre dayanabildi. Esas büyük yanlış bu değişiklikle yaşandı. Alper'in yerine Salih'in girmesi gerekirdi.
"Van Persie, fizik olarak çok düşük" diyen Advocaat'ın, ki doğru bir teşhisti, Alper'in yerine Van Persie'yi oyuna alması mantıkla bağdaşan bir değişim değildi. Kimse yanılmasın;
F.Bahçe'nin ikinci yarıdaki baskısı ve bulduğu 3 pozisyon tamamen tek başına savaşan Volkan Şen'in eseriydi. Bir diğer konu da Van der Wiel'in durumu. Kaliteli bir sağ bek. Ama fizik olarak hazır değil, idare etmeye çalışıyor. Şener milli maçta iyi oynadı, üstelik de ofansif tarafı çok güçlü. Bursa maçında şartlara göre en doğru ve adeletli kadro şöyle olmalıydı: Sağ bekte Şener, orta sahada Salih. İlerde de Emenike santrfor. Bir kanatta Volkan, diğer kanatta Alper... Sakatlık dışı değişikliklerde ilk hamle de Miroslav Stoch olmalıydı.
Son paragrafı da Gökhan Gönül ve Caner için açmak istiyorum. "Fenerbahçe bu iki oyuncu gittiği için bu durumda" diye yorumlar yapılıyor. Bu ikilinin kalitelerine hiçbir itirazım yok. Ama futbol takım oyunu. F.Bahçe, Gökhan Gönül ve Caner'li kadrosuyla son 2 sene şampiyon olamadı. Avrupa Ligi'nde de Fernandao yedekten girip Celtic ve Ajax maçlarında o üç golü atmasa gruptan da çıkılamayacaktı. Ayrıca elendiğin Braga da sıradan bir takım.
CEZA KOMEDİSİ NE KADAR SÜRECEK?
"Ceza nedeniyle seyircisiz maçın hiç tadı olmuyor" diye yeri geldikçe çeşitli
yorumlar yapılıyor. Ben de
seyircisiz maçın zevksiz olduğu görüşüne katılıyorum. Ama caydırıcılık açısından da mutlaka şart olduğuna inanıyorum. Ligde
eskiden ceza alan takımlara seyircisiz oynama
verilmiyor, maçlar başka şehre alınıyordu...
O zaman bunun yanlış olduğunu,
mutlaka seyircisiz ceza verilmesi gerektiğini
belirtmiştim. Nedenini de şöyle açıklamıştım:
"Bizde dünyada benzeri olmayan bir büyük takımlar olayı var. Büyük takımın cezalı maçı hangi şehre alınırsa, kapalı gişe oynanıyor. Bilhassa İzmir Atatürk Stadı'na alındığında 60 bin kişiyle hem büyük seyirci avantajı sağlanıyor hem de büyük para kazanılıyor. Kısacası ceza adeta ödüle dönüşüyor." İlerleyen
yıllarda seyircisiz
ceza başladı.
Ancak FIFA
ve UEFA kurallarının
dışında işler
yapılmasına hiçbir
anlam veremiyorum.
Önce bir maç seyircisiz
ceza alan takımlara
'kadınlar ve çocuklara giriş serbest' kararıyla bir komedi sergilendi.
Neyse ki sonunda vazgeçildi. Şimdi
de ikinci komedi sahneleniyor. FIFA ve
UEFA kurallarına göre seyircisiz ceza alan
takımların maçlarına kesinlikle deplasman
takımlarının da seyircisi alınmaz. Son
örnek Hırvatistan-Türkiye karşılaşması...
Hırvatistan'ın cezasından dolayı her iki ülkenin de seyircisi mücadeleyi izleyemedi. Bizde ise alınmaya başlandı. Bakalım
bu komedi ne kadar devam edecek?
KUTLAMA...
Ülkemizde birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, tüm okuyucularım ve İslam aleminin Kurban Bayramı'nı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim.