Üzülmemek mümkün mü?

Yeri geldikçe vurguluyorum. Ligimizin kalitesi yetersiz, temposu çok düşük. Avrupa'nın üst düzey ligleriyle fark gittikçe artıyor. Pazar gecesi tahmin ediyorum, Fenerbahçe- Beşiktaş derbisinden sonra El Clasico'yu izleyen sporseverler olaya ne kadar bilimsel bakmaya çalışsalar da iki maç arasındaki farktan rahatsız olmamaları, üzülmemeleri mümkün değil. Peki neden böyle işler hep kötüye gidiyor? Çünkü gerçekleri görüp, gereken tedbirleri futbolun içindeki tüm birimler bütünleşip alamıyor. Kendisine bakmayan genç yetenekler, ülkemize geldikten sonra hemen bize uyan, disiplinden kopuk, fiziki düşüşe giren yabancı futbolcular... Bunlara hak etmedikleri övgüler yağdırıyoruz. En başta da doğal olarak malının değerini yükseltmek isteyen yayıncı kuruluş.
Afrika Kupası sırasında bir gazetede manşet haber gördüm. "Sow, Senegal'i uçurdu" diye. İçeriye bir bakayım dedim. Manşet altı; Senegal, Sow'un 90+3'deki golüyle galip geldi. Sonrasına baktım. Sow, maça 80. dakikada girmiş. Esas irdelenmesi gereken; takımın direkt oyuncusu Sow'un neden 80. dakikaya kadar kulübede oturuyor olduğu. Cevabı basit. Senegal Teknik Direktörü, idmanda Sow'un fiziki yetersizliğini gördüğünden ilk 11'e koyamamış.
Bana göre Demba Ba birçok özelliğiyle çok kaliteli bir santrfor. Ancak fiziki açıdan bir türlü istenilen seviyeye gelemediğinden Chelsea'de genelde hep yedek kulübesindeydi. Beşiktaş'a geldikten sonra geçen zaman içinde fiziki açıdan daha da geriledi. İddia ediyorum, bugünkü Demba Ba, Chelsea'de 18 kişilik kadroya bile giremez. Ama bizde Beşiktaş'ın olmazsa olmazı.
VARŞOVA HEDEFİ!
İkili maçlarda deplasmanda alınan 1-0'lık yenilgiler, rövanş için ciddi dezavantaj. Buna rağmen kupanın favorilerinden Liverpool'u Beşiktaş eledi. Rövanşta inanılmaz bir motivasyonla tüm futbolcular sınırsız enerji harcayarak zoru başardı. Sonra takımın yorgunluğu göz önüne alınıp kademe kademe sakin hesap yapılmalıydı. Ama her zaman olduğu gibi medya ve yönetimde atışlar başladı: Hedef Varşova! Neden çünkü Brugge, Liverpool'dan çok daha zayıf bir rakipti. Bu doğru ama işin aslı bizden daha iyiydiler. Sonuç ortada...
G.Saray lider çünkü...
Galatasaray genelde kopuk kopuk futbol oynayan kolektif yapısı yeterli olmayan bir takım. Takım savunmaları da ciddi arızalar gösteriyor. Ama Muslera'dan başlayıp en uçtaki Burak'a kadar neticeyi değiştirecek oyuncular var. Ligdeki yarışın dışındaki rakiplerinin de önemli saha içi rahatsızlıkları yardımcı olunca Galatasaray şu anda lider. İşte son örnek. Şota'nın yerine görev yapan Hollandalı Jan Wouters inanılmaz bir harakiri yapınca Galatasaray farklı kaybedeceği Kasımpaşa maçını kazandı. Dünyanın neresinde görülmüş, iki farklı skor avantajına sahip takım ikinci yarıda alan daraltacağına, defans bloğunu çizgi halinde öne çıkarıp çağ dışı ofsayt taktiği uyguladı. Lider Galatasaray'a genel saha içi rahatsızlıklarının cezasını doğal olarak Şampiyonlar Ligi'ndeki rakipleri kesti.
Mucize peşindeyiz
Müthiş El Clasico'yu Nou Camp'ta izlerken biraz fikir jimnastiği yaptım. Bizde futbol var mı diye düşündüm. 3 günde bir yüksek tempolu maçlar yapan 2 takım, sahanın her yerinde savaştılar. İki takımın 3 forvetine baktım. Messi-Neymar-Suarez üçlüsü ile Ronaldo-Benzama-Bale üçlüsü... Sert müdahalelere rağmen 6 forvet sürekli depar atıyor. Pozisyonlar buluyor, bir de üstelik top rakipteyken defans yapıyorlar. Onları izlerken aklımla tabii ki, dünyada benzeri olmayan 3 forvetinden bir tanesi dahi çalım atamayan ama hala şampiyonluk iddiası süren F.Bahçe geldi. İşte böyle bir tabloda Hollanda ile tamam mı devam mı demek için son şansımızı kullanacağız. Tabii ki beklentimiz bir mucizenin gerçeklemesi...