OKAN MÜDERRİSOĞLU

Yeni bir yıla daha "şükrederek" ve "Haydi hayırlısı" dileğiyle başlıyoruz. Üzerimizdeki "İlahi ve tarihi sorumluluğu" ise hafıza kayıtlarımızda canlı tutuyoruz. Dün sabah Galata Köprüsü'ndeki o coşkulu buluşmayı görünce... Okuduklarımdan ve yaşadıklarımdan bir kez daha aynı sonuca varıyorum. Yüce Mevla, bu onurlu milleti kainatın sonuna kadar "İslam'ın sancaktarlığı" ile görevli kılmış. Atalarımızdan devraldığımız genetik kodlar ise bizlere "Zalime karşı durmayı, mazluma sahip çıkmayı" ebedi ödev olarak bırakmış.
Peygamber Efendimizin bir hadîs-i şerîflerinde buyurdukları gibi:
"Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin!"
İşte İsrail'in Gazze'deki soykırımına karşı İstanbul'dan yükselen ses, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa Filistin'le birlikte özgürlüğüne kavuşuncaya kadar bu mücadelenin kesintisiz süreceğinin tescili oldu. Ocak ayının keskin soğuğunda, elinde Türk ve Filistin bayrağı ile Eminönü'ne koşan 82 yaşındaki Sadık Albayrak büyüğümüzün dediği gibi "İnşallah bu anlamlı birliktelik dirilişin de miladı olur!"

***

ENFLASYON VE ASGARİ HESAP DENGESİ!

Yarın açıklanacak 2024 yılı enflasyonu, geniş kitlelerin hakiki fedakarlığıyla uygulanmakta olan ekonomik programın ilk karnesi olacak. Programlar, belli hedefler içerir ve o hedeflere ulaşmak için alınması gerekli tedbirleri gösterir. Elbette kağıt üzerindeki metin ile hayatın gerçekleri karşılaştığında olumlu/olumsuz farklılıklar oluşabilir. Önemli olan ana doğrultu, siyasi iradenin kararlılığı, dar ve sabit gelirlilerin direnç kapasitesidir.
Nereden bakarsanız bakın, enflasyon düşüş eğilimini sürdürüyor. Ama bu durum, fiyatların tümüyle düştüğü manasına gelmiyor, sadece fiyat artış hızının yavaşladığına işaret ediyor.
Kuşkusuz, yaşanan enflasyon her bir birey için gelirine ve tüketim kalıbına göre değişiyor.
İşte bu nedenle asgari ücret belirlenirken... Hele hele Merkez Bankası'nın enflasyon hedefinin tutmadığı dönemlerde... Hükümete "mektup yazmakla yetinilmemeli."
1- Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için gereken harcamanın yeni asgari ücretle eşitlendiği dikkate alınmalı.
2- Merkez Bankası'nın enflasyon sapması marjı hesaba katılmalı.
3- Vergi ve harçlara esas yeniden değerleme oranı ile asgari ücret artış oranı arasında bir bağ kurulmalı.
Sonuç olarak...
Asgari ücret, bir geçim ücreti değildir. İş arayanla işveren arasındaki asimetrik durum nedeniyle bu seviyenin altına düşmemesi gereken ücrettir. Ve ülkemizde 6 milyon çalışan için "yaygın ücrete" dönüşmüş durumdadır. Bu nedenle sanayinin rekabet gücünün muhafazası kadar endüstri ilişkilerinin diğer tarafına da eşdeğer hassasiyetle yaklaşmak gerekir.