Hangi şehre gidilse birinci sırada aynı konu.
"Emeklilerin durumu!" Sahadan gelen sinyaller doğal olarak Ankara'da karşılık buluyor.
"Ne yapılabilir?",
"Ne zaman yapılabilir?" diye soruluyor. Cevaplar, tek adrese çıkıyor:
"Enflasyonla mücadele!"
Daha önce de belirttim. Yine kayda geçireyim. Emeklilere, dar ve sabit gelirlilere ne kadar sosyal transfer yapılsa yeridir. Ama böylesi bir karar ciddi hesap işidir! Hele ki seçim sonrasına ilişkin felaket senaryosu yazanların iş başında olduğu, döviz manipülasyonu başlattığı bu dönemde.
Yetmedi... Uluslararası kuruluşlar, ekonomik programa güven beyan ederken bir yandan faiz artışı için beklenti oluşturmakta diğer yandan en küçük mali gevşemede Türkiye'nin kredibilitesinin yara alacağını söylemekte!
Unutmayalım...
Türkiye ekonomisi,
üç önemli sorunu eş anlı yönetmeye ve aşama aşama
çözmeye çalıştığı bir dönemden geçiyor.
1- Tek haneye indirilmesi gereken enflasyon.
2- Deprem bölgesinin inşası ve ihyası.
3- Kur Korumalı Mevduattan çıkış.
Bu tabloya, şu an sayıları
2 milyonu bulan EYT emeklilerini ve sosyal güvenlik
sisteminin sürdürülebilirliğini de eklemek
gerekiyor.
***
Birkaç kez vurguladım. Ekonomideki sorunlar çözümsüz değil. Sadece,
"zaman, sebat ve kararlılık" istiyor. Elbette sorunların farkında olan, halkın beklenti ve ihtiyaçlarına kulak veren liderlik ve siyasi istikrar da olmazsa olmaz ön şartlar. Türkiye bu açıdan avantajlı...
Ayrıca, bütün yük sanki Hazine ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek'in sırtındaymış algısı da yanlış. Ekonomide sihirli değnek olmadığına göre, yapılacak acil işlerin kapsamı belli. Bu noktada, Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın bizzat sahiplendiği programın başarısı için Bakan Şimşek'e her düzeyde destek çıkılması da bir gereklilik. Nihayetinde mesele Mehmet Şimşek'in şahsi meselesi olmadığı gibi küresel risklerin arttığı, bölgesel savaşların tırmandığı bir ortamda Türkiye'mizin istikbali meselesi. Bu nedenle enflasyonu düşürecek, deprem bölgesini kalkındıracak, milli güvenliği pekiştirecek tedbirler dışındaki taleplerin bir süre ertelenmesi zaruri.
Şunu biliyoruz ki... Doğru kararlar ve arkasındaki irade ekonomide olumlu sonuç veriyor. Nitekim Türkiye, her şeye rağmen büyüme dinamiklerini koruyor. Sanayide çarklar bazen sancılı da olsa dönüyor, esnaf kepengini açıyor, çiftçi tarlasına gidiyor, hiçbir ürünün yokluğu çekilmiyor.
Gel gör ki... Enflasyonda düşüş trendi başlamadıkça ne verseniz, eriyip gidiyor. Yapışkan enflasyon, geriye yönelik endeksleme alışkanlığı ve fırsatçıların kötü niyetli piyasa hareketleri mücadeleyi güçleştiriyor.
Şartlar, seçim öncesi fazlasıyla politik olduğu, muhalefet de bol keseden attığı için iktidar da ağır baskı altında kalıyor. Neden? Çünkü gelir durumuna göre herkes kendi enflasyonunu yaşıyor. O seviye de hayli yıpratıcı etki yaratıyor. Meramımızı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Isparta konuşmasından bir bölümle özetleyelim:
"... Türkiye son 10 yıldır terörden darbe girişimine kadar ardı arkası kesilmeyen sınamalara maruz kaldı. Asrın felaketi ise üzerimizdeki yükü daha da artırdı. Bunların da üstesinden geleceğiz. Genel ekonomik göstergeler gayet iyi. Uyguladığımız programın sonuçlarını bu yılın 2. yarısından itibaren görmeye başlayacağız. İstihdamımız, ihracatımız, üretimimiz tarihimizin en yüksek seviyesinde. Enflasyon düştükçe ekonomideki bu olumlu tablo çalışanlarımıza da yansıyacak!"
NOT: Bugün 21 Mart Nevruz. Nevruz'u, bölücülüğün sembolizmine dönüştürmek isteyenler, Türk dünyasına ve coğrafyamıza özgü bu bayramı istismardan vazgeçmiş değil. Kandil talimatı ile DEM'lenenler elbette boş durmayacaklardır. Ama sinsi oyunları seçim öncesi ters tepeceği için bu seferlik çok ileri gitmemeleri ihtimal dâhilindedir!