İlk astronotumuz Alper Gezeravcı'nın, Uluslararası Uzay İstasyonu'na uzanan yolculuğuna, bir tarihi âna tanık olmak için ABD'de idik. Memlekete döner dönmez Türkiye'ye özgü suni tartışma ortamında bulduk kendimizi. İki ayrı uca savrulmadan beslenen, hatta bunu tetikleyen sosyal medya odaklı yorum ve değerlendirmeleri yine de okuduk.
Önce, "İstikbal göklerdedir" mesajı ile başlayalım. "Atatürk dedi mi, demedi mi?" Elbette, Atatürk'ün ağzına yakıştırılan, doğruluğu hatta ciddiyeti şüpheli pek çok söz var piyasada. Ama havacılık ve uzayı işaret eden bu vurgu, Cumhuriyetin kuruluş yılları düşünüldüğünde ülkenin gelişimi ve doğrultusu açısından kıymetli. Yani, Atatürk'le özdeşleşen bu mesaj, ağırlığından bir şey kaybetmiyor.
CHP'nin tekeline almaya çalıştığı Atatürk'ü, sözleri ve ilkeleriyle sadece siyasi slogana indirgediği de bir gerçek. Evet, "İstikbal göklerdedir!" Eeee, ne yaptınız o günden bugüne?
Ben özetleyeyim...
Bizzat dinlediğim için biliyorum. Vesayet döneminin kudretli! generalleri, "Türk hava sahası füzelere karşı, nasıl savunulacak?" diye sorduğumuzda, "Devriye uçuşu yapan F-16'larla" cevabını vermişlerdi. Bu tür bir savunma doktrininin anlamsızlığı ortada iken lafta Atatürkçü komutanlar, siyasetle uğraşmaktan asli işlerine fırsat bulamamışlardı!
Oysa bugün...
İstikbal için 5. nesil savaş uçağını üretmeye çok yaklaşan, İHA ve SİHA teknolojisinde dünyaya parmak ısırtan, helikopterinden eğitim uçağına kadar en geniş yelpazede üretim yapan, hava savunması için menziline göre katmanlı füzesavar sistemi geliştiren bir Türkiye var. İstikbali garanti altına alan bir Türkiye bu. Tam da Atatürk'ün hedeflediği gibi!
Milli Uzay Programını başlatan, iki astronot yetiştirip uzaya çıkmasını sağlayan, aya insansız uzay aracı göndermek için son düzlüğe varan bir Türkiye'den bahsediyoruz. Modası ve devri geçmiş siyasetçilere, onlara ortak olan takıntılı ideologlara inat, uzayın hayal olmadığını gören çocuklar, gençler geliyor, gümbür gümbür.
Yetmedi, ne imiş?
Gezeravcı'nın annesi, yakınları başörtülü imiş. Haydii, buradan muhafazakârlara karşı malzeme çıkarma seansı! Sonra... Gezeravcı, "İstikbal göklerdedir" sözünü hatırlatmış. Haydii, buradan da gardırop Atatürkçülüğüne gaz verme oyunu!
Bir bardak suda fırtına koparan o çevreler de biliyor da işlerine gelmiyor. Bu milletin mayası sağlam hem inandığı gibi yaşamayı hem de Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ile kurucu liderini en geniş ortak paydada buluşturmayı başaralı çok oldu.
Kabul edelim ki...
İnanç alanı ile devlet alanını barış içinde yaşamaya götüren, göklerdeki istikbale hakkıyla sahip çıkan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu. Nokta!
***
GAYE HANIM'A NOTLAR...
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, iyi başladığı görevinde bir dizi yıpratıcı süreçten geçiyor. Bu sıkıntıların dışsal nedenleri olduğu gibi Başkan hanıma özgü yönleri de söz konusu.
Bir defa, bizim gibi ülkelerde kritik iş yapanları büyüteç altına alan politik-bürokratik figür sayısı az değildir. Amaçları, ilgili kişiyi meşru müdafaada bırakıp, enerjisini işine vermesini engellemektir.
İkincisi; para politikası yönetimi, kurum içi insan yönetiminden, piyasa ve siyaset dengelerinden bağımsız düşünülemez.
Üçüncüsü; medyayı bilgilendirmek ile medyatik olmak arasında fark vardır. Temasın zamanlaması, planlanan mesajın hangi medya mecrası ve medya mensubu üzerinden verileceği ince eleyip sık dokumayı gerektirir.
Dördüncüsü, haklı ve geçerli mazeretler olsa da iş ortamı ile ev ortamı ayrıştırılmalı, aile mensuplarının bir kamu kurumundaki görünürlüğünün hatta etkinliğinin yaratabileceği sonuçlar ve spekülasyonlar iyi hesap edilmelidir.
Ve nihayet... Bireysel kabiliyet bir yere kadar götürür ama kalıcı olmak takım çalışması ile mümkündür!