Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, BM 78.
Genel Kurulu vesilesiyle
New York'ta gerçekleştirdiği
temasları yakından izleme fırsatı
buldum. Görüşmelerin siyasi
ve ekonomik yönleri, haberlere
layıkıyla taşındı. Ama gündemin
yoğunluğu nedeniyle arka planda
kalan konular ve kişiler de
oldu elbette.
İşin bu kısmına değinmeden önce, Türkiye ekonomisine ABD'den bakış, geleceğe dönük projeksiyon bağlamında somut birkaç hususu kayda geçirmek isterim.
Birincisi, Sn. Cumhurbaşkanımızın, devlet adamı refleksiyle objektif koşullara göre karar alma veya alınan kararları sahiplenme biçimi.
İkincisi, Erdoğan'ın açık beyanıyla desteklediği şekliyle Orta Vadeli Program'a uluslararası sermayenin açtığı kredi.
Üçüncüsü ve bence en önemlisi... Hazine ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı
Hafize Gaye Erkan'ın sorumluluğunu üstlendiği programın, özellikle enflasyonu düşürmede göstereceği performansın kritik eşik olduğu gerçeği. Her iki isme, görev ömrü biçmeye çalışan fitne odakları başta olmak üzere net söyleyebilirim ki Cumhurbaşkanımız, ekonomik programa ve netice üretmesine çok önem veriyor ve ilgili aktörlere hareket esnekliği tanıyor.
Gelelim, New York'tan kalan dikkate diğer detaylara...
Türkevi Binası'nın giriş katındaki sergi, çok kıymetli idi. Devlet Arşivleri Başkanı Prof.
Uğur Ünal'ın ev sahibi olduğu sergide, Türkiye'nin büyüklüğüne, Cumhuriyetin gücüne, ülkeyi yönetenlerin vizyonuna ilişkin öylesine etkileyici belgeler sunulmuştu ki... Cumhuriyetin ilânını müjdeleyen arşiv kaydından Gazi Mustafa Kemal'in cumhurbaşkanı seçilmesine, İş Bankası'nın kuruluş yazısından Türkiye'nin NATO üyeliğine kadar birbirinden çarpıcı tarihi kayıtları inceleyip de heyecanlanmamak mümkün değil. Ki bunlardan iki örneğe yazımda yer verdim. Sadece,
Türkiye'nin sanayileşme haritası bile başlı başına bir inceleme konusu. Cumhuriyeti kuran kadroların, ülkenin farklı bölgelerinde görece üstünlüğü olan üretim alanları belirlemesi, yerel imkânları da gözeterek kalkınma planları hazırlaması her türlü takdirin üstünde.
İşte bu tablo da bizi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı, içini tüm vatandaşların doldurması arzu edilen
"Türkiye Yüzyılı" idealine götürüyor. Bu iddianın vücut bulması ise
"ileri demokrasi, sivil anayasa, insan hak ve onuruna dayalı çağdaş yönetim, temel özgürlerin pekiştirilmesi, mutlak siyasi istikrar, sürdürülebilir ekonomik büyüme, laiklik temelinde hukuk devleti, sosyal adalet ve yerli-milli teknolojiyle" mümkün görünüyor. Görünür gelecek bize, küresel sınamalara karşın, dünya süper liginde bir Türkiye vadediyor.
Bu noktada, Sn. Cumhurbaşkanımızın iç ve dış seyahatlerinin görünmeyen kahramanlarını da anlatmamız gerek. İletişim Başkanı
Fahrettin Altun'un süreç yönetimindeki başarısını not ederek devam edeyim. Uzun yıllardır çizgisini bozmayan, mesafe tayinini doğru yapan, ketumiyete özen gösteren, çözüm odaklı çalışan
Hacı Ünal ve
Serkan Çekirdek, teşekkürü hak ediyor. Bu seyahatte bulunmayan
Türker Bektaş da medyanın zorlu çalışma ortamlarında, pratikliği ile biliniyor. Yeni yeni tanıştığımız Onur kardeşimiz de kolaylaştırıcı rol oynuyor.
Emine Erdoğan hanımefendinin medya koordinasyonunu üstlenen
Betül Uygur da Külliye kültürüyle harmanlanan duruşunu, medya yöneticilerini çok yönlü tanıma kabiliyeti ve sahadaki anlık gelişmeleri idare gayreti ile pozitif enerjiye çeviriyor.
Tabii ki bir cümle de
Osman Küçükdalak için... Cumhurbaşkanımızın
üst düzey programları ile medya dengesi
bakımından hassas bir konumda duruyor ve
işini iyi yapıyor.
İstedim ki...
Ekranda, internette, gazete sayfalarında buluştuğunuz haber ve yorumların,
"tam zamanında, tatmin edici içerikte ve doğru yansıması" için emek veren değerleri -kendileri pek tercih etmeseler de- sizlerle kısaca buluşturmuş olayım.