Türkiye ekseninde Rusya ve ABD...
Madalyonun bir yüzünde Rusya Devlet Başkanı Putin'le görüşme takvimi var. Diğer yüzünde ise Biden-Erdoğan buluşmasına dair planlama...
Meseleye, Rusya cephesinden yaklaşacak olursak...
Putin'in, olası Türkiye ziyaretinde adres değişikliği ihtimalini dikkate almak gerekiyor. Rusya devlet başkanının yaşadığı son Wagner şoku ile birlikte artan yaptırım baskısı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne kadar uzanan küresel kuşatma hesaba katıldığında ülke dışına çıkması güçlü bir ihtimal olarak durmuyor. Bu anlaşılabilir gerekçeler karşısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Rusya ziyaretini gündeme alması sürpriz sayılmaz.
Unutulmamalı ki... Erdoğan'ın inisiyatifi ile şekillenen tahıl koridoru mutabakatı, birkaç uzatmadan sonra bir ay önce Rusya tarafından askıya alındı. O günden itibaren; limanlar, silolar da açık hedef haline geldi. Rusya'nın nokta harekâtlarına karşı Ukrayna da Karadeniz'de, insansız deniz ve hava araçlarıyla saldırılar düzenlemeye başladı. Karadeniz'de zorlukla tesis edilen güvenlik ve istikrar ortamı yara aldı.
Tahıl koridorunun, Tuna nehri üzerinden veya Romanya-Bulgaristan karasuları kullanılarak bypass edilmesi girişimleri ise savaşın yayılma tehlikesini artırdı.
Öte yandan...
Temmuz ayındaki Vilnius-NATO Zirvesi'nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Biden arasında anlayış birliğine varılan hususların, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği adına birer birer hayata geçirilmesinin de vakti geldi...
İki lider arasında doğrudan telefon hattı kurulması ve temasların sıklaştırılması, stratejik mekanizmaya etkinlik kazandırılması, ikili ticaret hacminin geliştirilmesi Vilnius'ta ulaşılan neticeler arasında idi.
Buradan hareketle, devlet başkanı seviyesinde resmi ziyaret aşamasına geçilmesini bekleyebiliriz. Ama ortada çözüm bekleyen bir İsveç denklemi de mevcut. Hatta Stockholm'ün, Ankara'ya terörle mücadele bağlamında bir "yol haritası sunması" zarureti de yine Vilnius'tan kalan ev ödevlerinden biri. Görünürde; İsveç'in NATO üyeliği ile Türkiye-ABD ilişkileri ve yeni nesil F-16 savaş uçağı alımı arasında organik bir bağ bulunmadığı söylense de pratikte durum farklı. Bu nedenle, Biden- Erdoğan zirvesi için iki seçenek öne çıkıyor. Birincisi... Eylül ayında (16- 22'si) BM Genel Kurulu vesilesi ile New York'a gidecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Washington'a da geçmesi ve Beyaz Saray'da Biden'le bir araya gelmesi. İkincisi... Resmi devlet ziyaretinin müstakilen yılın son çeyreğinde gerçekleşmesi.
Hali hazırda... Ukrayna sahasında devam eden çatışmanın, Rusya ile ABD arasında bir tür vekâlet savaşı olduğu düşünüldüğünde, kritik konumu itibariyle Türkiye, barışçıl liderliği ile Cumhurbaşkanı Erdoğan "vazgeçilmez" rolde. Üstelik Erdoğan, Rusya- Ukrayna-AB-ABD ekseninde tüm karar alıcılarla konuşabilen tek aktör.
Ek olarak... Rusya'nın yıpratılmasını, AB'nin, ABD'ye bağımlılık düzeyinin yükseltilmesini, Çin'in frenlenmesini, bölgesel aktörlerin etkinliğinin kırılmasını içeren Ukrayna sahnesindeki küresel oyunun, yeni dünya düzeni için bir manivelaya dönüştürüleceğine de kuşku yok.
İşte bu ahval ve şerait içinde... Tüm sıkıntılara rağmen Türk seçmeninin istikametinin "Güçlü lider, güçlü Türkiye'den" yana olması ilerisi için en büyük teminat.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)
- Kayyum kararları ve arka planı... (05.11.2024)