2016 yılının 15 Temmuz gecesi yaşanan hain darbe girişimi, Türk milletinin yüreğinde ve devletin hafızasında asla kapanmayacak bir dosyanın ta kendisi. 15 Temmuz, öncesi ve sonrasıyla konuşuldu, konuşulmaya devam edecek. Bu vesileyle başta 15 Temmuz'da verdiklerimiz olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve dua ile yâd ediyor, gazilerimize aileleriyle birlikte Allah'tan sağlıklı, uzun ömür diliyoruz.
İstiklal Şairimiz Mehmet Akif nasıl ki "Allah, bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın" demişse... Bugünkü kuşaklara düşen de "Allah bu millete bir daha darbeleri, ihaneti göstermesin!" demek olmalı. Tabii sadece demek yetmiyor! Akıllı ve tedbirli de olmalıyız. İşte bunun için...
Devlet içindeki kripto FETÖ'cülerin ayıklanması çabası kesintisiz sürmelidir.
FETÖ diasporası olarak adlandırabileceğimiz firari FETÖ'cülerin ülkemiz aleyhindeki faaliyetlerine karşı bitip tükenmek bilmeyen, çok yönlü mücadele verilmelidir.
MİT Başkanlığı, başta TSK olmak üzere silah ve güç kullanabilen tüm kurum ve kuruluşlardan istihbarat toplama kapasitesini artırmalı, risk analizlerine devam etmelidir.
Devleti, millet adına ve milletten alınan yetki ile yönetilecek bir organ gibi değil de "ele geçirilmesi gereken" bir yapı olarak gören sivil görünümlü veya perdelenmiş ajandası bulunan her türden örgüt ve topluluğa karşı teyakkuz hali korunmalıdır.
Ve nihayet... 15 Temmuz'u, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "şahsi meselesi!" gibi takdim etmeye, içini boşaltmaya çalışanların ön yargısı kırılmalı, darbe dinamikleri ve o gecenin gerçekleri yeni kuşaklara anlatılarak, uyanık olmaları sağlanmalıdır!
***
AB İLE YENİ DÖNEM AMA NASIL?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ezber bozan çıkışlarından birine daha imza atarak Türkiye-AB ilişkilerinde yol haritasının yenilenmesi çağrısı yaptı. İsveç'in NATO'ya kabulüne ilişkin müzakereler bağlamında projektörlerin AB'ye çevrilmesini başaran Erdoğan, vakit geçirmeksizin dış politika başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç'ı Brüksel'e gönderdi. Erdoğan, NATO Zirvesi'nin düzenlendiği Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta, AB Konseyi Başkanı Michel ve AB Komisyonu Başkanı Leyen'le de görüştü. 29-30 Haziran'daki AB Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı'nda, Türkiye için ayrı bir rapor istenmiş olmasını da fırsata çevirdi.
Gelinen aşamada...
Ankara'nın Brüksel'e verdiği mesaj, AB'nin öncelikleri ve ele alınabilecek konular şöyle:
İlk etapta, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerekiyor. Esasen AB de Türkiye de geçmişte bu noktada ayrı ayrı etki analizleri yaptırdı. İki tarafın da çıkarına olacağı kabul edildi. Şimdi ekiplerin kurulması, müzakere başlıklarının açılması için bastırmanın tam zamanı.
İkincisi, "vize serbestisi." Esasen, Mart 2016'da AB ile mutabakata varılması, kaçak göçmenlerin ülkelerine iadesi için Geri Kabul Anlaşması imzalanmış olması, bir iki detay işlemin tamamlanmasının ardından Türk vatandaşlarına AB ülkelerinde serbest dolaşım hakkı tanıyacaktı. AB işi yokuşa sürdü, Türkiye iştahını kaybetti derken konu, uykuya yatırıldı. Bugün, bir yandan vize muafiyeti pazarlıklarının başlaması diğer yandan AB ülkelerinin Türk vatandaşlarına çıkardığı vize engellerinin kaldırılması, uzun bekletmelerin önüne geçilmesi, ret oranlarının aşağıya çekilmesi mutlak zorunluluk.
Üçüncüsü, "Gyminch Formatı" olarak bilinen ve adını Almanya'nın aynı isimli kasabasındaki ilk toplantıdan alan modelle AB Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı'na aday ülke Dışişleri Bakanı olarak Hakan Fidan'ın katılımının sağlanması da AB'ye düşen bir yükümlülük.
Ve en hassas konu. AB, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya'ya ağır yaptırımlar uyguluyor. Türkiye'nin de bu yaptırımlara taraf olmasını bekliyor. İddiaları o ki Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret kanalları yaptırımları zayıflatıyor. AB'deki bu peşin hükmün, reel politiğin ve coğrafyanın mecburiyetleriyle beraber ele alınması da artık kaçınılmaz!