Kriz savar kadrolar ve kararlar
Eski Türkiye, en küçük siyasi risk gördüğünde, hele hele askeri cenahtan sinyal aldığında derhal döviz büfelerine koşar, stokçuluk yapar, adeta kendi ayağına kurşun sıkardı.
Bu kez farklı olan neydi? Bireysel kurtuluşun bir anlamı yoktu. Niçin? Çünkü çocuklarımızın geleceğinin karartılacağı bir Türkiye'ye toptan karşı çıkış gerekiyordu.
İlk günkü kanaatim değişmedi. Neydi o?
"Matruşka darbe!" Yani, iç içe geçmiş darbe planlaması.
Ve muhtemelen bir taşla birden çok kuş vurulacaktı.
Bir yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hedef alınmıştı. Haliyle, halk doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı'nın kılına zarar gelmemesi için meşru yollarla harekete geçecekti. Şükür ki cumhur hem başkanına hem de iradesine sahip çıktı. Ama aynı zamanda FETÖ mensubu üniformalı unsurların devlete el koyma girişimine, toplumun diğer kesimleri de kayıtsız kalmayacaktı. Birden fazla fay hattı kırılması ile yazılan iç savaş senaryosu üzerinden daha büyük darbeye zemin yaratacak ve kuvvetle muhtemel Türkiye dış müdahaleye açık hale getirilecekti. Büyük oyun bozulurken, oyun içinde oyunun çözülmesi de kaçınılmaz.
16-17 Temmuz günleri ekonomi ile ilgili bakanların ve ekonomi bürokrasisinin pro-aktif ve basiretli davranması büyük şok planlarını boşa çıkardı. Burada tek tek isimlere girmek yerine, kurumsal açıdan bir değerlendirme yapmamız daha doğru olur. Kuşkusuz, kur ve faiz dalgasının kırılmasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın rolü tarihe geçti. Merkez Bankası'nı kişilere indirgeyen, kendi yörüngesinde uydu halinde tutmayı deneyen, bunun dışındaki tüm öneri, fikir ve seçenekleri reddeden anlayış, 15 Temmuz'la birlikte iflas etti. Kriz yönetimini bilen, piyasa dostu, iletişime açık, dış piyasalara duyarlı, reel sektöre müşfik, siyasi otorite ile senkronize Merkez Bankası'na ne kadar ihtiyaç duyulduğu tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, devlet yönetiminde dublikasyonu kaldıran hamlesinin, AK Parti'nin siyasi liderlikle ilgili eksen kaymasını sona erdiren cesaretinin ve milletin bütün bu kararlara destek veren ferasetinin anlamı bugün daha iyi anlaşılıyor. Darbecilerin, öncelikle Cumhurbaşkanı'na yönelmesi bile Türkiye'ye istikamet çizmeye çalışan uluslararası güçlerin neyi nasıl tasarladığını fazlasıyla anlatıyor. Mayısta devlet yönetiminde sağlanan konsolidasyon kadar, dış politikada kulvar değişimi mesajları ve yeni ittifak arayışları da sadece FETÖ'yü değil bu maşayı kullananları da paniğe sevk etti. Kuşkunuz olmasın, kamu yönetiminden ekonomisine, yargısından dış politikasına kadar en geniş yelpazede yarını, dünden daha garantide bir ülkedeyiz. Tabii ki teyakkuzu elden bırakmamak, adaletten ayrılmamak, rövanşist duygulara esir olmamak ve krizi fırsata çevirerek reformlara yüklenmek, iç barışı pekiştirmek kaydı ile...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Putin’le özel zirve... (28.09.2024)
- BM’den geriye kalan: ‘Bir lider! Bir de çaresiz adam!’ (26.09.2024)
- ‘İnsanlık İttifakı’ çağrısı (25.09.2024)
- BM’de maskeyi düşüren lider (24.09.2024)
- Çinli otolara Türk duvarı (23.09.2024)
- BM’nin kıdemli lideri... (21.09.2024)
- Siber güvenlikte süper Türkiye (20.09.2024)
- ‘Teğmen’ mi, ‘değmen’ mi? (19.09.2024)
- Bürokratik oligarşinin anatomisi! (17.09.2024)
- Bir CHP klasiği ‘Ege Turizm Merkezi’ni’ engellediler (16.09.2024)