Küresel durgunluk ve Türkiye

Yaz şartlarında, "bekleme moduna" geçen piyasa kurtları için "sonbahar planları" da değişiyor. Klasik sonbahar sendromu, kur ve faiz oyunu denklemi bozuluyor. Nedeni gayet açık... Hem küresel güvenlik risklerinin yönetimi hem de küresel ekonomik problemlerin çözümü eski politikalarla, ezberlenmiş formüllerle pek mümkün değil de ondan.
Örneğin... Daha düne kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın bırakın faiz indirmesini, faizleri yukarı yönlü değiştirmesi gerektiğini savunanlar bu sıralar suskun. Niçin? Çünkü "küresel ekonomik durgunluk" tehlikesi kapıda da ondan. Ayrıca, terörün küresel karakter kazanan yapısına karşı küresel işbirlikleri cılız seyrederken küresel içe kapanma eğilimi daha güçlü seyrediyor. Çok değişik faktörlerin ortak etkisiyle de olsa İngiltere'nin, AB'den çıkış kararı alması, toplumların korkularla nasıl manipüle edilebileceğini, güvenli izole ada hayali ile dış tehditlerden kurtulabilecekleri yanılgısına nasıl düştüklerini gösteriyor. Bir başka anlatımla, küreselleşmenin nimet paylaşımındaki adaletsizlikler yüzünden küresel risk paylaşımı gerekince bazı ülkeler ve halklar yan çizebiliyorlar. İşte böylesi kaotik küresel şartlar altında Türkiye'nin akılcı, esnek ve geleceği öngören politikalar uygulaması, siyasi istikrarı mutlaka sürdürülebilir kılması gerekiyor.
Özetle...
2 kere 2'nin 4 ettiği günler geri gelene kadar ya ülkeler başının çaresine bakacak ya da zoraki birliktelikler samimi ve kurumsal birlikteliklere dönüşecek.
ÖTV TEŞVİKİNDE OLMASI GEREKEN...
Başbakan Binali Yıldırım'ın bayram öncesi açıkladığı ekonomik paketin dikkat çekici bölümlerinden birini de "ÖTV teşviki" ile ilgili karar oluşturdu.
Detayı tam olarak ortaya çıkmadığı için farklı, yer yer hatalı yorumlar da yapıldı. Öğrendiğim kadarıyla Maliye Bakanlığı kurmayları kılı kırk yaran çalışma içinde. Hatırlanacağı gibi Özel Tüketim Vergisiz araç alımı şu iki ana kesim için söz konusu:
1- Ticari yük ve yolcu taşımacılığı yapan mükellefler. 2- Şehit yakınları... Burada hassasiyet gösterilecek husus, ÖTV avantajı ile yenilenecek araçların "yerli üretim veya yüksek oranlı yerli üretim" olması. Yani, "ÖTV'siz ithal araç getiririm, iyi kâr ederim" tarzı, cari açığı tetikleyecek, teşvikin amacını aşan fırsatçı ticarete geçit verilmemesi.
Bir diğer husus da şehit ailelerine ÖTV'den muaf araç alım hakkı tanınırken, gerek motor silindir hacmi itibariyle sınır konulması gerekse aracın 3 veya 5 yıldan önce satılamayacağı, üçüncü taraflara devredilemeyeceğinin belirtilmesi. Böylece, şehit yakınları üzerinden "ucuz araç alım-satımı" türü yan faaliyetlerin gelişmemesi.
Netice olarak...
Teşvik ya da himaye edilmesi hedeflenen toplumsal gruplar sınırlı olmalı ve genel dengeyi bozmamalı.