NİHAT HATİPOĞLU

Hayırlı evlat yetiştirelim

Herkesin dilinden düşürmediği duadır: "Allah'ım, hayırlı, sağlıklı, inançlı evlat nasip et." Hayra vesile olan, hayırlı olan evlat hakikaten nimettir. Göz aydınlığıdır, huzurdur. Baba ve annesi için bir nimettir. Hayırlı bir evlat arzusu peygamberlerin de duasıdır. Hz. Zekeriyya temiz bir soy ve hayırlı bir evlat talebinde bulunur (Âli İmran/38-39). Hz. İbrahim, "Rabbim beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle" duasını yapar (İbrahim/37-40).
İNANÇSIZLIK TUZAĞI: Evlatlarımızın önündeki en büyük tuzak, onları inançsızlığa savuracak olan projelerdir. Tertemiz dimağı, iyi niyetliyle gençler kendilerine altın tas içinde sunulan zehri çoğu kez fark edemeyebilir. Uyuşturucu, kötü arkadaş, zehirleyen ortamlar evlatlarımızı sarmalayabilir. Farkında olmadan bu tuzağın içine düşebilirler.
UYUŞTURULAN KURBAĞA HİKÂYESİ: Bazen yavaş ve sinsi değişimler, köklü ve tehlikeli değişimlere zemin hazırlayabilir. Siz bunu fark edemezsiniz. Fark ettiğinizde ise iş işten geçmiş olur. Bunu kurbağa deneyimiyle ibret dünyamıza şöyle sunarlar:
Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız kurbağa haşlanacağı için zıplayarak kaptan çıkmaya çalışır. Ama aynı kurbağayı yavaş yavaş ısınan kabın içine koyarsanız kurbağa uslu uslu haşlanmayı bekler. Bir müddet sonra kurbağa, rahatsız etmeyen kaynar suyun içinde pişmeye başlar. Rehavete kapılır, tehlikeyi fark edemez. Ve kaynayan kabın içinde son nefesini verir. İnsan için de bu böyledir. Çok ısınan suyun içine daldığınızda çırpınıp çıkmaya çalışırsınız. Ama termal havuz içinde normal bir ısıda durursunuz. Isı çoğaldıkça yavaş yavaş yandığınızı fark edemezsiniz. İnsanımızı, çocuklarımızı da böyle zehirliyorlar aslında. Önce kutsalları itibarsızlaştırıyorlar. Tepkimiz azaldıkça veya tuzağa yanaştıkça dozu artırıyorlar. Tıpkı yavaş yavaş ısıtılan sudaki gibi biz işin farkına varınca iş işten geçmiş oluyor.
ÇOCUKLARA AİLE TERBİYESİ VERİN: Ailenin çocuğunu küçüklükten bu yana bir sanatkâr dokunuşuyla hayata hazırlaması lazım. Aslında "kötü çocuk" kelimesi beni rahatsız eden bir yargıdır. Belki yetersiz terbiye vardır. Belki yanlış yetiştirilen çocuk vardır. Anne-babanın hayat tarzı yanlışsa, çocukların da hayat tarzı yanlış olacaktır. Zira evlatlar büyüklerini örnek alırlar.
ÇEVRESİNİ TANIYIN: Zorlamadan, her şeye müdahale etmeden, darlandırmadan çocuklarınızın gidip geldiği ortamı bilmenizde fayda vardır. Her türlü yanlış yönlendirmenin yapıldığı, garip ilişkiler yumağına dönüşmüş bir yerdeki bir delikanlı ne kadar doğru karar verebilir ki! Sağlıklı düşünebilir mi?
MANEVİ DÜNYALARINI ÖNEMSEYİN: Evlatlarınızın maddi dünyasını, eğitimini önemsediğiniz gibi manevi dünyasını da önemseyin. Onlara -yaşlarına göre- yüce Allah'ı, Hz. Peygamber'i, yüce kitap Kur'an-ı Kerim'i, namazı, dürüstlüğü, helal ve haramı, kul haklarını anlatın. Bu hususlardaki hassasiyetlerini olumlu yönde geliştirin.
HER ŞEYE TEPKİ GÖSTERMEYİN: Çocuklarınızın her hareketine tepki göstermek yerine onlarla oturup konuşmanın yolunu deneyin. Makul isteklerine evet deyin. Ama inançlarına ve kişiliklerine zarar verecek şeylerin ne kadar sıkıntılı olduğunu onlara anlatın.
ONLARA ÖRNEK OLUN: "Bir baba, evladına güzel ahlak kadar kıymetli bir şey (mal-mülk) veremez" diyor Sevgili Peygamberimiz (SAV). Kötü alışkanlıkları olan bir baba ve anne, evlatlarına güzeli öğretmekte zorlanır.
ÇOCUKLARI KÜÇÜK YAŞTA EĞİTİN: "Küçüklükte öğretilen, taş üzerine kazılmış nakış gibidir. Büyüklükte öğretilen ise buz üzerindeki yazı gibidir." Bunu Hz. Peygamber buyuruyor. Ashab-ı Kehf (mağaraya sığınan gençler), gençlikte hikmet dolu olan Hz. İsmail, Hz. Yahya bize genç yaşın değerini öğretiyor.
SORUMLULUK VERİN: Her şeyi kendiniz yapmak yerine evlatlarınıza sorumluluk vererek onlara güvendiğinizi gösterin. Mahallenin pazarına gitmeleri bile hayatı tanımaları için çok önemlidir. Numan b. Beşir der ki: Hz. Peygamber'e Taif'ten üzüm gelmişti. Bir salkımı bana verip anneme götürmemi emretti. (Annesi muhtemelen hamileydi.) Ben de yolda bu üzümü yedim. Daha sonra karşılaştık. "Annene üzümü götürdün mü?" diye sordu. "Hayır" dedim. Bana "Vefasız" dedi. Burada Hz. Peygamber hem sorumluluk verdiğini denetliyor hem de sözle bile olsa hafifçe uyarıyor. Ama Numan b. Beşir'in de çocuk yaşta yalan söylememesi son derece çarpıcıdır.
ÇOCUKLARA BEDDUA ETMEYİN: Beddua, kötü söz, hakaret, aşağılama, doğru bir eğitim yolu değildir. Çocuklarla asla alay etmemeliyiz. Bedduanın da tutma ihtimali olduğu için özellikle sakınılmalıdır.
HAYVAN SEVGİSİ VERİN: Çocuklara verilen hayvan sevgisi onlardaki merhameti tetikler. Kedi, kuş gibi hayvanlara olan ilgi, çocukları hayata bağlar.
ÇOCUĞUNUZ SİZE BENZER: Çocuğunuz kime benzesin istersiniz? Salih, sadık, karakterli, doğrucu, onurlu, edepli, baba-anneye saygılı olmasını istiyorsanız eğitimini ona göre verin. Unutmayın, çocuğunuz sizi model alacaktır. Siz de kendinizi değiştirin.
HZ. LOKMAN'IN ÇOCUK TERBİYESİ: Bu hatırlatmaları, Hz. Lokman'ın oğluna şu uyarılarıyla bitirelim: Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. "Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret; çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir. Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah, övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir." (Lokman/15-19).
ÇOCUĞUMA KUR'AN'DA GEÇEN BİR İSİM VERMEK ZORUNDA MIYIM?
Çocuğunuza inancınıza ve tarihi değerlerinize uygun bir isim vermeniz elbette güzel bir husustur. Ama mutlaka Kur'an'da geçen bir ismi kullanmak zorunda değilsiniz. Peygamberimiz, "Benim ve diğer peygamberlerin isimlerini çocuklarınıza veriniz" buyurarak buna dair bizi yönlendirmiştir. Önemli olan verilen ismin güzel bir anlamının olması ve geleneklere ters olmamasıdır.
Kaza namazı yoktur diyen bazı ilahiyatçılar var. Sizin görüşünüz nedir?
Hz. Peygamber (SAV) döneminde uyku, baygınlık, unutkanlık gibi durumlardan dolayı farz namazlarını kaçıranlara kaza yapmaları emredilmiştir. İslam fıkıhçıları; "uyku, unutkanlık, baygınlık" hâllerinde bile namazı kılmayanlara bu namazları kaza etmeleri emredildiğine göre hiçbir gerekçe olmadan farzları ihmal etmiş olanlara öncelikli olarak bunun farz olması gerektiğini belirtmişlerdir. Bizce de namazlar mutlaka kaza edilmelidir. Bazı hadis kitaplarında yer alan "Kıyamette namazı eksik olanların eksikliği nafilelerle tamamlanacak" sözü de buna bir delil oluşturur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.