Osmanlı'dan sonra Anadolu toprakları üzerinde bina edilen ülkemizin elbette dostu çoktur ama düşmanı da az değildir. Ülkemiz hem diğer Türk kökenli devletlerin hem de bütün mazlum ülkelerin ümididir. Kim ne derse desin İslam devletlerinin de ümidi bizim ülkemizdedir. Ve bizim en büyük zenginliğimiz bir ve beraber oluşumuzdur.
Zira tarih boyunca ülkemiz dışarıdan gelen her saldırıyı def etmiştir. Ama içeriden gelecek sıkıntılar adı üzerinde sıkıntıdır.
Farklı siyasi, mezhepsel hatta dini ayrılıklarımız olabilir. Ama toprağımız aynı, ülkemiz aynı. Allah korusun bu ülke sıkıntı yaşarsa herkes bu sıkıntıyı paylaşmak zorunda kalacaktır.
Kur'an-ı Kerim,
"Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" buyuruyor.
"Fitne, savaştan beterdir" diyor.
"Kardeş olun" diyor. Kısacası,
"Kaos isteyenlere sakın fırsat vermeyin" diyor. Öyleyse şunlara
dikkat edelim:
LÜTFEN SAKİN OLUN
Aşağılamayacağız: Hiç kimseyi
siyasi, sosyal, dini, mezhepsel farklılıklarından
dolayı aşağılamayacağız.
Dışlamayacağız: Ülkemiz, bu
ülkeyi sevip bu ülkeye canını feda eden
herkesin ülkesidir. Öyleyse dışlamayacağız.
Baskı uygulamayacağız: Hiçbirimiz diğerimize baskı uygulamalı.
Herkes elbette kırmızı çizgilerimizi aşındırmadan
görüşünü, katkısını ortaya koyabilmeli.
İnancımız sorgulanmamalı: Kişi
başka dine, felsefeye veya arzu ettiğine
tapabilir. İnanabilir. Ama hiçbir gerekçe
imanımızı, dinimizi, kutsalımızı aşağılayamaz,
sorgulayamaz. Nefret söylemini dini
dışlamada kullanamaz. Nitekim biz iman
edenler de başkasının dinine veya dinsizine
bir şey dediğimiz yok. Zira Kur'an
buyuruyor:
"Sizin dininiz size, benimki bana." (Kâfirun Suresi).
Tahriklere kapılmamalıyız: Bütün dünyada, halkları ajite eden, yönlendiren,
programlayan, bloke eden değişik
güçler vardır. Onlar ülkeleri karıştırırlar.
Bu tür tahriklere karşı birlikte
ayakta durabiliriz.
Gençlerimizi korumalıyız: Gençlerimiz geleceğimizdir.
Çok duru bir kalpleri vardır.
Şer ve fitneyi hayal bile
edemezler. Kendilerine bazı
sosyal medya platformlarında
hazırlanan tuzakları bilemeyebilirler.
Keşke onlar için uyandıran
programlar, belgeseller,
sağlıklı organizasyonlar inşa
edilip bilinçlendirilseler.
Adaletten ayrılmamalıyız: Adalet mülkün temelidir. Ve düşmanımız
bile olsa ona karşı adil davranmalıyız.
Zira adaletle erdemler inşa edilir.
Birbirimizi sevmeliyiz: Sevemiyorsak en azından katlanmalıyız.
Birbirimizin açığını, hatasını, kusurunu
araştırmayı mikrop inceleyen bir tabip hassasiyetiyle
yapıyoruz! Yakışmıyor, biz böyle
değiliz.
Öfke patlaması yaşıyoruz. Adam kızdığı adamı bıçaklıyor, sonra yetmiyor kafasını dağıtıyor. Ufak bir sürtüşme, bir bakıyorsunuz cinayetle sonuçlanmış. Lütfen sakin olun. Derin nefes alın.
"Estağfurullah" deyin.
"Hasbinallah" deyin.
Sizi sakinleştirecek ne varsa onu yapın. Bir düşünün: Siz böyleyseniz çocuklarınıza yarın nasıl bir dünya bırakacaksınız? Hiç düşündünüz mü?
OSMANLI'DA EDEP ÖRNEKLERİ
Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş. Allah (CC) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edeptenmiş.
"Lambayı söndür" denilmezmiş. Allah (CC) kimsenin ışığını söndürmesin diye. "Lambayı dinlendir" denilirmiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış.
Uyuyan birisi uyandırılmak için sarsılmaz veya adıyla çağırılmazmış. "Agâh ol, eren ol" derlermiş.
İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış.
Hanımlar beylerine "efendi" derlermiş. "Siz" derlermiş. hanımefendiliklerini gösterirlermiş.
Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı "Karınca basmaz efendi"ye çıkan insanlar varmış.
ZARİF DAVRANIŞLAR
Osmanlı'da yaz sıcaklarında çeşme ve sebillerde karla soğutulmuş su verirlerdi. Hanlar ve kervansaraylarda yolcuları üç gün ücretsiz misafir ederlerdi. İmarethanelerde muhtaçlara her öğün yemek ikram ederlerdi. Borç yüzünden hapsedilmiş olanların borçlarını ödeyerek onları mahkûmiyetten kurtarırlardı. Ölen fakir kimselerin borçlarını öderlerdi. İhtiyaçlarını söylemekten utanan muhtaçlara, itibarlarını zedelemeden gizlice yardım ederlerdi. Evi yananlardan fakir kimselerin evlerini bedelsiz inşa ederlerdi.
SADAKA TAŞLARI
Sadaka taşları, taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, 1.5-2 santim yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı'da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alır, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.
ZİMEM DEFTERİ
Osmanlı'da ramazan günlerinde zenginler, hiç tanımadıkları mıntıkadaki bakkal, manav vb. dükkânlara girer, onlardan zimem defterini, yani veresiye defterini çıkarmalarını isterdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfanın borç yekûnunu çıkarttırıp, "Silin borçlarını. Allah kabul etsin" der çekip giderdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi.
VASİYETİMİZİ YAZMAK ZORUNDA MIYIZ?
Hz. Peygamber (SAV) her Müslüman'ın vasiyetini yazmasını tavsiye ediyor. İslam âlimleri bunun sünnet olduğunu söylerler. Aslında bu ölümden sonraki kargaşayı kaldırmak için takip edilecek doğru yoldur.
Eşler, babalarının maaşını almak için formaliteden boşanıyorlar. Bu boşanma geçerli midir? Alınan paranın durumu nedir?
Bu boşanma dinen geçerli olur. Bu iş devleti kandırmaktır ve alınan para haramdır.
Vakit namazlarından sonra kaza kılabilir miyim?
Sabah ve ikindi namazlarından sonra kaza namazı kılmamak daha uygundur. Diğer namazlardan sonra ve bütün namazlardan önce kaza kılabilirsiniz. Kaza namazı için bir sıra takip etmeniz gerekmez. Yani ikindiden önce mutlaka ikindiyi veya yatsıdan sonra mutlaka yatsıyı kılma zorunluluğu yoktur.
Diş kirası nedir?
Eskiden ramazan ayında varlıklı kimselerin iftara çağırdıkları yoksullara yemekten sonra yardım anlamında zarf içinde para takdim etmesidir.