Allah hiçbir şeyi unutmaz, belki hesabı erteler. Bilmediğimiz bir hikmetten dolayı. İnsanlar kötülerin yaptıklarını yanlarında kâr kalır zannediyorlar. Halbuki aldanıyorlar. Allah (CC) insan gibi aceleci değildir. Hesapsız iş yapmaz. Bizim bilemediğimiz bütün bağlantıları, ince hesapları yapar ve hesap soracağında da sebepleri yaratır. Adli İlahi (İlahi adalet) mutlaka gün gelir tecelli eder. Ayet bize bu hususta şüpheye yer olmadığını şöyle söylüyor: "Rabbinin yakalaması şüphesiz pek çetindir." (Buruç/12).
Günü gelince yakalar! Refah içinde oldukları halde muhtaç olanları görmeyen, onların muhtaç oluşlarını sadece istismar için dillendiren zalim ve yalancıların rahat bir şekilde dolaşmaları sizi yanıltmasın. Kur'an onları şöyle hatırlatıyor: "O kâfirlerin memleketlerinde dolaşmaları seni aldatmasın. İnkârcıların diyar diyar gezmeleri seni aldatmasın. Sonra sığınacakları yer cehennemdir." (Âli İmran/196-197).
ALLAH HER ŞEYDEN HABERDARDIR
Şu ayeti kerime, Allah'ın hiçbir şeyden gâfil olmadığını bize açık bir şekilde hatırlatıyor: "Resulüm! Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah onları cezalandırmayı, dehşetten gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir." (İbrahim/42). O gün ne yâr ne de yaran fayda eder. Selim, duru, temiz ve fedakâr bir ruhla gelenler hariç: "Ve o gün ne mal fayda verir ne de evlat." (Şuara/88).
"Dünyada yetimi, yoksulu itip kalkan" (Maun/2) da o tür sahtekârlardır. Her şeyleri, imanı da, iyiliği de, tebessümü de gösteriştir. Ama gösterişin fayda etmeyeceği gün, herkesin üzerindeki sahte boyalar dökülecek. Yine Kur'an'a sözü bırakalım: "Kıyamet gününde (iftiracıların, zalimlerin) aleyhlerinde olarak dilleri, elleri ve ayakları bütün yaptıklarına şahitlik edecektir." (Nur/24).
HZ. MUSA KISSASI
Hz. Musa ile ilgili anlatılan ders verici bir had-i se, ilahi adaletin şaşmayacağını çarpıcı bir şekilde gün yüzüne çıkacağını öğretiyor: Hz. Musa bir gün âlemlerin Rabb'ine şu soruyu sorar: "Ya Rabbim! Bazı kimseler zalimlerin yaptığı zulmün kendi yanlarında kâr kaldığını sanıyor. Bu nedenle de kötünün yaptığı kötülükle, iyinin de gördüğü zulümle kaldığını zannediyor. Kötüler de başlarına taş yağmadığı için kendini güvende sanıyor. Yediği haram, yaptığı kötülük, aldığı kul hakkı kâr kaldı zannediyor. Ey Rabbim, bana şu dünya hayatında adaletin tecellisine dair bir örnek ver de ben de bunu insanlara anlatayım. Ders alsınlar." Bunun üzerine yüce Rabbimiz, Hz. Musa'ya şöyle emretti: "Ey Musa, sahrada dört yolun kesiştiği yerdeki çalılıkta çeşme başında cereyan edecek olayları seyret. Gör bakalım zalim, haksız nasıl eninde sonunda zulmünün, haksızlığının karşılığını görmektedir."
Hz. Musa tarif edilen yerdeki ağaçların arasına gizlenerek karşıdaki çeşme başında yolcuların yaşayacağı olayları izlemeye başlar. İlk olarak bir atlı gelir çeşmenin başına. Atından iner, üzerindeki heybesini alıp ağacın gölgesinde oturarak yemeğini yer, suyunu içer, içinde altınları bulunan heybesini orada unutarak atına binip uzaklaşır. Arkasından gelen ikinci yolcu, çeşmeden suyunu içer, etrafa bakarken ağacın dibinde bir heybe görür. Kaptığı gibi heybeyi gözden kaybolur. Onun arkasından iki gözü de görmeyen üçüncü yolcu gelir, o da eğilerek çeşmeden suyunu içer, bir kenara çekilerek şöyle birazcık dinlenmek isterken heybenin sahibi ilk yolcu çıkagelir, öfkeyle heybesini aramaya başlar. Yaşlı bir adamdan başka kimseyi görmeyince, "Burada unuttuğum heybemi sen alıp sakladın, ya paramı verirsin ya da canını" der. İhtiyar şaşkınca şöyle der: "Ben iki gözü de görmeyen bir adamım. Senin heybenin nerede olduğunu ne bileyim!"
Öfkesi başına sıçrayan atlı, "Bu yaşta beni mi kandıracaksın?" diyerek bir vuruşta ihtiyarı yere serer, ölümüne sebep olur. Hemen atına atlayıp oradan uzaklaşır. Bütün bunları bulunduğu yerden seyreden Hz. Musa şöyle seslenir: "Ya Rabbi, bu atlının içi para dolu heybesini arkasından gelen genç bir yolcu alıp gitti. Cezayı ise ondan sonra gelen yaşlı adam çekti. Adalet neresinde bunun?"
Yüce Allah, "Ya Musa, insanlar böyledir işte. Hep hadiselerin dışına bakarlar, içindeki kaderin İlahi adaletini çoğu zaman göremezler. Burada herkes geçmişte yaptığının karşılığını gördü aslında. Şimdi dinle" diyerek işin geçmişini şöyle açıklar:
"Para dolu heybesini çeşmenin başında unutan atlı, vaktiyle yanında çalıştırdığı fakir bir adamın hakkını vermedi, yoksul adamın hakkı kaldı üzerinde. İşte heybeyi alıp giden genç yolcu, o yoksul adamın çocuğudur. Aldığı para babasının hakkı olan paraydı. Onu alıp gitti. Böylece kaderin adaleti yerini bulmuş, çocuk babasının verilmeyen hakkını alıp gitmiş oldu.
Ölen ihtiyara gelince... O da astığı astık, kestiği kestik zalim biriydi. Nice zulümlere karışmış, son olarak da atlının babasını öldürmüş, yaptığı yanına kâr kaldı sanmıştı. Nihayet atlı da geldi, parasını aldı zannıyla babasını öldüren adamı bir vuruşta öldürdü, tıpkı onun da babasını bir vuruşta öldürdüğü gibi."
Bundan sonra Rabbimiz, Hz. Musa'ya şöyle seslenir: "Ey Musa, söyle kullarıma, hikmetini bilemedikleri olaylara itiraz yollu bakmasınlar. Bilsinler ki, bir yapana bir başka yapan çıkacak, kimsenin yaptığı zulüm, haksızlık yanına kalmayacak, kaderin adaleti eninde sonunda yerini bulacaktır. Atlı adamın çalıştırdığı işçinin hakkını sonunda heybe dolusu parayla ödediği gibi, babasını bir vuruşta öldüren adamı da kendisi bir vuruşta aynı şekilde öldürdüğü gibi."
İKİ HESAP YERİ VAR
Onun için hikmet sahibi büyüklerimiz şöyle derler: "Hak Teala bir kulun hakkını başka bir kul ile alır; bilmeyen gafil onu kul kendi yaptı sanır!" Allah her şeyi görüyor, işitiyor. İnkârcının kötü sözünü de, müminin yakarışını da. İki hesap yeri var. Biri burada diğeri de ahirette. İkisinde de adalet tecelli edecek. Er veya geç. Onun için iman et. İyi insan ol. Samimi ol. Kul hakkına meyletme. Mazlumun ahı ile Allah arasında perde yoktur. Bil ki insan zulmeder. Allah ise adaletlidir.
***
HAZRETİ AİŞE, PEYGAMBERİMİZ İLE EVLENDİĞİNDE KAÇ YAŞINDAYDI?
Bazı çevreler Hz. Aişe'nin evlendiğinde 9 yaşında olduğu iddiasını sıkça dillendirerek Hz. Peygamber'in yaşı küçük bir hanımla evlendiği algısını yaymaya çalışıyorlar. Bu elbette yeni bir yöntem değil. Hz. Aişe'nin yaşından hareketle Hz. Peygamber'i karalama faaliyeti sinsice ve organize bir şekilde yıllarca uygulanmaya konulmuştur. Bu konuyla ilgili şunları söyleyebiliriz:
1. 1400 sene önce doğumda sağlıklı bir kimlik tespiti yapılmadığı için çoğu kez insanların ölümlerinden hareketle doğum yaşları tespit edilmeye çalışılmıştır. Hz. Aişe hakkındaki tespitte de hem ablası olan Hz. Esma hem de Hz. Fatıma'nın yaşından yararlanılmıştır. Hz. Esma, Hz. Aişe'nin baba bir kardeşidir. Hz. Esma, Hz. Aişe'den 10 yaş büyüktür. Hicret sırasında evli olan Hz. Esma, Abdullah'a hamileydi. Hz. Esma bu dönemde 27 yaşındaydı. Hz. Esma, hicri 73 yılında vefat ettiğinde ise 100 yaşındaydı. Bu durumda Hz. Aişe'nin Peygamberimizle evlendiğinde yaşı 17 civarındaydı.
2. Hz. Aişe, Peygamberimizle Mekke'de sözlendi, Medine'nin ikinci senesinde evlendi. Hz. Aişe, Peygamberimizle sözlenmeden önce Cübeyr bin Mutim ile nişanlanmıştı. İslam gelip Hz. Ebubekir Müslüman olunca da müşrik olan Cübeyr nişanı bozdu. Hz. Peygamber (SAV) ile sözlenme de bundan sonra oldu. Bütün bunlara bakınca Hz. Aişe'nin Medine öncesi hayli olgun yaşta olması gerekiyor. Hz. Aişe'nin Peygamberimizle sözlenmesinden önce başka biriyle sözlü olduğunu ve o kişinin İslam'a olan nefretinden dolayı nişanı bozduğunu unutmamak gerekir.
3. Bazı kaynaklara göre Hz. Aişe ile Hz. Fatıma yaşıttılar. Hz. Fatıma'nın doğumu ise Peygamberliğin ilanından 5 yıl önceydi. Buna Mekke'deki 13 yıl eklenirse hicret sırasında Hz. Fatıma'nın yaşı 18 civarındaydı. Hz. Aişe de (Medine'de evlendiğine göre) 20 yaş civarındaydı. Hz. Fatıma'nın da Medine'de evlendiği göz önünde tutulursa onun da yaşı 20 civarındaydı.
4. Hz. Peygamber (SAV) Medine'de Hz. Aişe ile evlendiğinde Medine'de Müslümanların dışında birçok farklı din mensubu vardı. Medine'de yaşayan ve İslam'a düşman olup İslam'ın aleyhine sayılacak her şeyi kullanma gayreti gösteren bu kesimler, bu evlilikle ilgili hiçbir tenkitte bulunmamışlardır. Bu da gösteriyor ki Hz. Peygamber, Hz. Aişe ile uygun yaşta evlenmiştir.
5. Oxford Üniversitesi'nde İslam tarihi uzmanı olan Joshua Little'ın hazırladığı doktora tezinde şu sonuca varıldı: Hz. Aişe'nin Peygamberimizle evlendiğinde 9 yaşında olduğu iddiası tarihsel gerçeklerle uyuşmamaktadır. Böyle bir iddianın İslamofobik kurgularla dillendirildiğini söyleyen Little, rivayete ayrıca bir ravi açısından da tenkit yöneltmiştir.
Sonuç olarak Hz. Peygamber'in, Hz. Aişe ile olan evliliği Medine'de herkesçe kabul görmüştür. Bu evlilikte Hz. Aişe'nin yaşı 17 civarındaydı.