Peygamber’imizi yakından tanıyalım
O, dedesi Hz. İbrahim'in duası, Hz. İsa'nın müjdesiydi. O, kendisinden bahsederken "Ben Muhammed'im" buyururdu. Diğer bir ismi Mâhi'dir. Zira Allah onunla batılı ve küfrün karanlığını giderdi. Mâhi; "kötülüğü yok eden, gideren" demektir. O, cahiliye dönemin bile (Peygamber olmadan önce de) hiçbir puta tapmadı. Hayatında (Peygamberlikten önce de) hiç içki içmedi. Vahiy almadan önce, apaydınlık rüyalar görürdü. Gördüğü rüyalar sonra çıkardı. Görenleri etkileyen bir görüntüsü vardı. O'nu gören kendine çekidüzen verme ihtiyacı duyardı. Üzerinde daima parlak bir ışık olur ve o ışık yüzünü aydınlatırdı. Ortadan biraz uzun boydaydı. Yüzü parlak beyazdı. Ağzı dengeli genişlikteydi. Hitabet gücü çok fazlaydı. Göğsü ve karnı aynı seviyedeydi. Göbeği yoktu. Saç ve sakalındaki beyaz tüyün sayısı 20 civarındaydı. Tatlı ve güzel bir yüzü vardı. Yüzü dikdörtgen değil, yuvarlak (dairemsi) bir yapıya daha yakındı. Göz uçları uzundu. Yürürken sakin, vakur yürürdü. Dönerken bütün vücuduyla dönerdi. Daima düşünce halindeydi. Gökten çok, yere bakardı. Yüzü hep güleçti.
AHLAKİ ÖZELLİKLERİ
Her karşılaştığıyla selamlaşırdı. Az ve öz konuşurdu. Gerekmedikçe konuşmazdı. Boş vakit geçirmezdi. Mutlaka hayırlı bir şeyle meşgul olur, daha çok ibadet ederdi. Çok sabırlıydı. Son derece yumuşak karakterliydi. Birleştirir, insanları kaynaştırırdı. Ziyaretçileri ağırlar, ikramda bulunurdu. Sıkıntıları giderirdi. Oturuş ve kalkışında sürekli Allah'ı anardı. Bir meclise girdiğinde en uygun olan boşluğa otururdu. Ashabına da böyle hareket etmelerini emrederdi. Cemaatindeki herkesin yararlanacağı şeyler konuşur, her bir insanla özel ilgilenirdi. Sözlerin en yumuşağıyla hareket ederdi. İnsanların mahremini ve özel hayatını hiç sorgulamazdı. Konuşanın sözünü asla kesmezdi. Fikirleri önemserdi. Her kelimesini üç defa tekrar ederdi. İnsanlar söylediği sözü bir daha asla unutmazlardı. Düşünerek, ağır ağır ve tartarak konuşurdu. "Allah'ım fiziğimi güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir" derdi.
TEMİZLİĞE DİKKAT EDERDİ
Gömlek giymeyi severdi. Genellikle beyaz rengi tercih ederdi. Ancak kırmızı, yeşil gibi renkleri de seçerdi. Yeni bir elbise aldığında cuma günü giymeyi isterdi. Tırnaklarını kısa tutar, bıyıklarını dudaklarının üzerine kadar uzatmazdı. Vücudundaki fazla tüyleri sık sık giderirdi. Haftada bir, mutlaka belli bölgelerin temizliğini yapardı. Yola çıktığında, aynasını, tarağını, saç yağını, misvakını, göz sürmesini yanına alırdı. Son derece temiz dolaşırdı. Günde onlarca defa dişini misvakla temizlerdi. Saçını yıkar ve temiz yağla bakım yapardı. Aynaya bakarak saç, sakal ve bıyığını düzene koyardı. Dişini temizlemek için sık sık misvak kullanırdı. Cuma günü boy abdesti alırdı.
GÜNLÜK İBADETLERİ
Öğle namazını sıcaklığın hafiflediği saate bırakırdı. İkindi namazını güneş sararmaya başlamadan kılardı. Akşam namazını güneş batı ufkunda tamamen kaybolduktan sonra kılardı. Bazen yatsı namazını geciktirirdi. Sahabesine ezanı öğrenmelerini söylerdi. Bazen namaz için ezanı kendisi okurdu. Sabah namazında "Kaf" Suresi gibi sureleri okurdu. Akşam namazında "Mürselat" Suresi'ni, yatsı namazında "Tin" Suresi'ni okurdu.
Binitiyle bir yere gittiğinde sürekli Allah'ı anardı. Bir mazereti olduğunda binitinin üzerinde farz namazını kılardı. Kendisi namazdayken birisi selam verdiğinde cevap vermezdi, ama parmağıyla (namazda olduğunu anlaması için) işaret ederdi. Cemaatinde ihtiyar ve hasta ile zayıflar varsa namazı uzatmazdı. İnsanlara imamlık yapacağı zaman safların arkasındaki boşlukları doldurmalarını ister, safları düzeltir ve "Kalplerinizi de saflarınız gibi birbirinize bağlı tutun" derdi. Cuma namazını kaçırmamaları konusunda cemaatini uyarırdı. Cuma konuşmalarında ses tonu yüksek olurdu. Cuma günü camiye sonradan gelenlerin, insanları rahatsız ederek öne geçmelerini hoş görmezdi. Boş bulunulan yere oturulmasını isterdi. Cuma namazının ilk rekâtından sonra Cuma Suresi'ni okurdu.
HASTALIK VE CENAZEDE
Hasta ziyaretlerini son derece önemserdi. Genellikle hasta olan kişiyi hastalığının üçüncü gününde ziyaret ederdi. Hastaya mutlaka, "Yiyecek bir şey istiyor musun? İhtiyacın var mı? Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorardı. Birisi vücudundaki belli bir ağrıyı şikâyet ederse, ağrıyan yere sağ elini koyup şöyle dua ederdi: "İnsanların Rabbi! Bu sıkıntıyı gider. Şifa ver. Şifa verebilecek olan Sen'sin. Sen şifa verdiğinde iyileşmeyecek hiçbir hastalık kalmaz."
Ölenin gözlerini kapatır, başında durur ve dua ederdi. Bazı arkadaşlarını, tanıdıklarını öldükten sonra öpmüştür. Cenazeyi uzun müddet bekletmeyi hoş görmezdi. Bazen öleni görmeden kefenlenmesine müsaade etmezdi. Cenazenin arkasından değil, önünden yürürdü. Cenaze mezara konmadan oturmazdı. Herhangi bir cenaze geçiyorsa, oturuyorsa ayağa kalkardı. Bir seferinde Yahudi bir kişinin cenazesi geçtiğinde de ayağa kalkmıştı. Sebebi sorulduğunda "Ölüm çetin bir iştir" buyurmuştur. Tabii ki Peygamberimize ait özellikler bunlarla sınırlı değildir. Kasım Tantavi eserinde bunu 500 madde halinde sıralıyor. Önemli olan bu özellikleri doğru okumak ve hayata doğru yansıtmak değil midir?
***
HACET NAMAZI HER İŞ İÇİN KILINIR MI?
Hacet namazı dediğimiz namaz, duanın ve isteğin kabul edilmesi için iki veya daha çok rekâtlı bir nafile (sünnet) namazıdır. Bu namaz müstehap sayılır. Dua manasına gelir. Kişi abdest alır, 2 rekât namaz kılar. Sonra, "Allah'ım bu kıldığımı bir dua olarak kabul buyur. Bu namaz hürmetine istediğimi bana nasip et" diye de dua eder. Yüce Allah dilerse bu namaz hürmetine bu isteği yerine getirir. Hacet namazı hem meşru bir dünyevi istek hem de uhrevi nedenlerle kılınabilir.
Ezan esnasında müezzinle beraber ezan sözlerini tekrar etmek sünnettir. Ezandan sonra da ezan duası okunabilir. Ezandan sonra, ezanı dinleyen bir Müslüman'ın ezanın son cümlesi olan "La ilahe illallah", yani "Allah'tan başka ilah yoktur"dan sonra "Muhammeden Resulullah", yani "Muhammed (SAV) Allah'ın Resulüdür" veya "Şefaat ya Resulullah" demesi güzel bir dua olur.
Ruh seanslarında ruhun gelmesi söz konusu değildir. Ruh, Allah'ın kontrolündedir. İnsanların ruhu kontrol etmesi mümkün değildir. Ahiret öncesi kabir (berzah) âleminde azap veya nimet halindedir. Babanzade Ahmet Naim, "Ruh seansları ile ruh çağırma işi şeytanların oyunudur. Uzak durmak gerekir" der. Peygamberlerin, şehitlerin, temiz insanların ruhlarının bu gibi boş işlerle ilgilenmesi zaten söz konusu olmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)