İki bayram bir arada
Şu anda milyonlarca insan Mekke'ye 10 km uzaklıktaki Arafat denilen meydanda... Dua, namaz, zikir, Kur'an kıraati ve dini sohbetle meşguller. Birbirleriyle helalleşiyorlar. Nefisleriyle cebelleşiyorlar. Allah'a yalvarıyorlar. Günahlarından arınmaya çabalıyorlar. Arafat'ın kelime anlamı olan "bildi, buluştu"nun ruhuna uygun olarak kendilerini sorguluyorlar. Denir ki; Hz. Âdem ile Hz. Havva, Arafat'ta buluştular. Zaten Cidde şehrindeki Hz. Havva'nın mezarı da buna tanıktır. Cidde, "cedde" kelimesinden türetilmiş, "nine" demektir. "Havva'nın şehri" yani. Hacdaki Arafat duruşu, Hz. Âdem'den bu yana yaşanan olağanüstü hadiselerin bileşkesidir.
Rahmet Dağı'nda buluşma
Veda haccında Hz. Peygamber, bu dağa çıkıp orada bulunan 100 bin kişiye konuşma yaptı. Meşhur "veda hutbesi"ni dile getirdi. Oradakiler büyük bir teslimiyet, merak ve dikkatle O'nu dinlediler. Dediklerini yüreklerine yerleştirdiler. Bir yandan gözyaşları içinde O'nu yakından tanımanın sevinci içindeyken, diğer yandan O'nu kaybetmenin korkusuyla bekleştiler. Veda hutbesinin sonunda; koca Arafat meydanı sessizken O'nun göğe doğru yükselen şehadet parmağına bakıyorlardı. O, devenin üzerinde yükselerek parmağını şahitlerin şahidine uzatıp o 100 bin kişiye sordu: "Ben size, son dini ve Allah'ın kitabını ilettim mi?"
Arafat ve Rahmet Dağı inledi: "Evet, evet, evet ilettin." O anda Peygamberimiz, "Allah'ım şahit ol! Allah'ım şahit ol! Allah'ım şahit ol!" diyerek hutbeyi bitirdi.
O ses hâlâ orada
Şimdi bu saatlerde milyonlar Arafat meydanında O'nu arıyor. O sese özlem içinde bekleşiyor. Bir ses, bir seda, bir iz, bir esinti arıyor. O insanlığın gördüğü en büyük hatibi arıyor. O'nun sesinden sonra bütün sesler cılız kaldı. Bütün sözler küçük kaldı. Yıpranmış yürekler cılız kaldı.
Siz de ey bu kurbanda evlerinde kalan dostlar. Duaları yükseltin. Zikirleri dilden gönüle indirin. Salat ve selamları iki cihan serverine arz edin. Kimseye kızmayın. İnsanlara rahmetle bakın. Bugün duayı önceleyin. Bugün affedin. Bugün insanlık için ne yapabileceğinizi düşünün. "Bugün kaç gönül kazanırım, kaç kalp kazanırım, kaç ümitsize ümit olabilirim?" diye kendinize sorun. "Bugün, Allah'a kavuşmaya hazır mıyım?" sorusunun cevabını arayın. Sevin, sevindirin, sevinin.
Hz. Davud'a yüce Rabb'in dediğini unutma: "Davud! Beni sev. Ve beni kullarıma sevdir."
Dost kazanın. Kötü sözden ve günahlardan hicret edin. Öfkenizi yutun. İntikam almayın. Sabredin. Hakkı tavsiye edin.
Müzdelife'de gecelenecek
Müzdelife, Arafat'a 5 km kadar uzaklıktaki bir yer. Bu gece hacı adayları Müzdelife'de taş toplayacaklar. Akşam ve yatsı namazından sonra. Burada da geceleyecekler. Müzdelife'de bekleyiş haccın bir parçası. Tıpkı huzura çıkmadan önce temizlenmek gibi. Arafat'ta arınanlar Müzdelife'de şeytana atılan taşları toplayıp donanımlı hale geliyorlar. Yarın, yani bayramın birinci günü şeytanları taşlayıp kurbanlarını kesecek ve Kâbe'ye doğru yönelecekler.
"Lebbeyk! İşte geldik Ey Allah'ın evi! Ey yüce mekân. Sana geldik. Lebbeyk! Çağrına uyduk. Lebbeyk! Şeytanları defettik. Lebbeyk! Şirke dur dedik. Lebbeyk! Allah'tan uzaklaştıran her şeyden, inançtan, dosttan, hatta nefisten uzak durduk. Lebbeyk! Senin ortağın yoktur. Lebbeyk! Hamd, nimet, mülk senindir. Lebbeyk!"
Yarın Kâbe'ye yürüyüş
Yarın birkaç milyon mümin tarihin en anlamlı yürüyüşüne başlayacak. Bembeyaz giysilerle "Lebbeyk" diyerek Beytullah'a varacaklar. Sembolik olan Allah'ın evine. Etrafında en azından 100 peygamberin defnedildiği Kâbe'ye. Vuslata erenler gibi. Orada herkes tavaf ederken düşünecek. Kimler geldi, kimler geçti. Kimler burada yürüdü. Hani o tövbekârlar. Hani o tekbir erbabı. Hani o Ömer'ler, Osman'lar, Ali'ler, Hasan'lar, Hüseyin'ler, Ebu Bekir'ler. Hani o şeytanın belini kıranlar. O tövbeleri kabul edilenler. Hani Kâbe'nin huzurunda utançtan başını kaldırıp da Kâbe'ye bakamayanlar. Hani nerede o bahtlı insanlar. Ukbaya vurgun sineler hani!
Aslında Kâbe sadece takvalı, samimi, ibadet ehli insanları beklemiyor. Kâbe günahkârları da bekliyor. Camilerin günahkârları da beklediği gibi. İşte zamanı. Zincirleri kırıp mescidin kapısına varın. Ve sizi oradan uzaklaştıran bütün iblislerden, şeytanın dostlarından, bahanelerden sıyrılın.
Fırsatı kaçırma
İşte şimdi varsın, yarın hiç olmayacaksın. Olmamış gibi olacaksın. Sesin sedan kesilecek. Senden geriye bir taş kalacak. Belki Fatiha'sız, belki rahmetsiz anılacaksın. Hadi o zaman, elindeki fırsat kaçmadan hayatı yakala. Bu dem, son demdir. İsrafil elindeki mahşer borusuyla durmuş bir emir bekliyor. Bütün varlık, bütün kâinat bir üfürüşe mahkûm. Gücü bu kadar. O zaman aldanış, karamsarlık, Rabbe meydan okuyuş neden?
İbret almak lazım. Sadece gezip tozarak giden bir ömür, boşa kürek sallamak gibidir. Derdi olanla dertlenmek, gidenlerin sessiz çekilişlerinden ibret almak lazım.
Doğru yolu bulalım
"Arzularını kendine ilah edinmiş olanı gördün mü? Şimdi (ey Muhammed) ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkan/43). Allah'ı, vahyi, kitabı, Peygamber'i ve vicdanını yitirmiş insanların varacağı yer ne kötü bir yerdir. Bu bayram belki bu insanlara da bir ışık olur. Olmazsa da matem tutmanın anlamı yok. "Sen onlara vekil değilsin" diyor kitap. Bize ve din erbabına düşen ikazdır, tebliğdir. Gerisi kişiye düşer. Dileyen dilediği yolu seçer. Allah dileseydi herkesi robot gibi yaratır ve günde beş kez secdeye programlardı. Bu O'nun için basittir. Ama yüce Yaratıcı'nın istediği, bu yaşamda hür irademizle doğruyu bulmaktır. Az bir gayret.
KURBAN KESMEK FARZ MI?
Hanefilere göre kurban kesmek vacip, Şafiilere göre ise güçlü sünnettir. Yani farz değil.
Kurban Bayramı'nın birinci günü kesmek daha güzeldir. Ancak değişik sebeplerden dolayı ilk üç günde kurbanını kesemeyen bir Müslüman, bayramın 4. günü de kesebilir.
Kurban kanını çocukların alnına sürmek hoş olmayan bir uygulamadır. Dini bir kaynağı da yoktur.
Hayır. Kurbanı en az acıyla kesebilecek olan, o işin uzmanının kesmesi daha faziletlidir. Kesmeyi bilmeyen kişinin bunu yapması doğru değildir. Hatta kişiyi günaha sokabilir.
Hayvan kesilmeden önce acı duymasın diye şokla bayıltılabilir. Bu kurban edilmesine engel değildir. Neticede hayvanın can vermesi şokla değil, kesilerek olacaktır. Şok belki kesilirken hayvana daha az eziyet vermeye sebep olacaktır.
Evet aranır. Kurban edilecek koyun ve keçinin 1 yaşını doldurması gerekir. Ancak semiz ve hayli gösterişli olan, 1 yaşını doldurmuş görüntüye sahip bir koyun 6 aylık olsa da kurban edilir.
Yolcu olan biri isterse kurban kesebilir. Ancak arife günü ikamet ettiği yerden ayrılmış ve Kurban Bayramı'nın 4. gününden sonra ikamet ettiği yere dönüş yapan kişi kurban kesmekle yükümlü değildir. Zira bayram günleri ikamet ettiği yerden uzakta olmuş oluyor.
Hayvana acı vermeden, onu telaşlandırmadan, gözü önünde bıçak bilemeden kesmek lazım. Hayvan tam can vermedikçe derisini yüzmek, ayağını kesmek caiz değildir.
Henüz kurbanı kesmediğiniz için, 6'ncı bir kişi diğer ortakların da müsaadesiyle parasını ödeyerek kurbana ortak olabilir.
Hayır, bu durumda diğerlerinin kurbanı tehlikeye girer. Hanefilerin görüşü böyledir. Şafiiler ise bu konuda daha esnek davranırlar. Bunun caiz olduğu kanaatindedirler. Gücünüz yettiğince bu durumdan uzak durun.
Gündüz daha iyi olmakla beraber gece de kurban kesilebilir.
Bu durumda hayvanı kesmez, uygun bir yere bağışlaman gerekir.
Kurban kesen kişinin abdestli olması güzel olmakla beraber şart değildir.
Ölmüşlerinize kurban kesmeniz sevaptır. Ama bu konuda bir vasiyetleri yoksa zorunlu değilsiniz. Ölü kurbanı diye bir kurban türü yoktur. Ama buna engel de yoktur.
Değişik amaçlarla kısırlaştırılmış veya burularak hadım edilmiş hayvanlar kurban edilebilir.
Hz. Resulullah döneminde kadınlar, kurban ve ramazan bayramları namazlarına katılmışlardır. Ümmü Atiyye der ki: "Biz kadınlara bayram gününde namaz kılmamız emredilirdi. Biz de arkada durur ve tekbir getirirdik."
Faizli bir alışveriş olmadan fiyat belli ise taksitle kurban alabilirsiniz.
Hayvanın ödü, bezeleri, idrar torbası, yumurtaları harama yakın mekruhtur, yenmez. Hayvanın akan kanı haramdır.
İşinin ehli olan bir kadının kurban kesmesinde dini açıdan sakınca yoktur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)