Dürüst tüccar, şehitlerle beraberdir
Kur'an-ı Kerim, hile yapanlardan razı olmadığını söylüyor. Kur'an'daki "Mutaffifin Suresi" bunu konu alır. Kur'an'ın razı olmaması, yüce Rabb'in de razı olmadığı anlamına gelir. Ölçü ve tartıda hile yapan, teraziyle oynayan, sahte hesap yapan düzenbaza Kur'an, "Mutaffifin" diyor. İnsanlardan bir şey aldıklarında tam ölçüp alan, ama bir şey verdiklerinde eksik ölçüp tartan, hile yapan, cimrilik yapan kişilere "mutaffif" denmiş. Mutaffifin Suresi daha dikkatli okunmalı. Bakın sahte tüccarı nasıl tanımlıyor Kur'an:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!
Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!
Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.
Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.
Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabb'inin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?" (Mutaffifin/1-6)
Harama bulaşmayalım
Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tüccar, cennette Hz. Peygamber'le beraber olacaktır. Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tacir, nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir. Bütün bunlar Hz. Peygamber'in sözleridir. Dürüst ve güvenilir tüccar, Peygamberimiz tarafından övülmüştür. Bir o kadar da sahte iş yapan tüccar yerilmiştir.
Ticaretimize dikkat edelim. Harama bulaşmayalım. Tereddüt etmeyin; insanların hukukuna giren, alışverişinde kandıran, iki âlemde de sıhhat bulamaz.
Toplumda dürüst olan birçok ticaret insanı var. Çoğunluk böyle. Ama maalesef bunun tam zıddına ticaretini insanları kandırmaya endekslemiş insanlar da az değil. Hileli mal üreten, tarihi geçmiş malı servis eden, lokantada yemek yiyen kişinin hesabını bir kalemle iki katına çıkarıp müşteriyi aldatan insanlar yok mu? Güveninizi zedeleyecek basit hilelere başvuran yok mu? Müşterinin durumuna göre hareket eden, dürüstlüğü ve eşit muameleyi gözetmeyen insan yok mu? Peki bütün bu basit hilelere ve yöntemlere gerek var mı? Halbuki güven arttıkça ticaret de artar. Mal karşılığını bulur. Herkes gelişen ticaret hacminden nasibini alır.
Bunlara dikkat edilmeli
Tüccar ehli açık ve net olmalı. Alacağı, hak ettiği maldan veya paradan fazlasını almamalı. Malın eksiğini gizlememeli. Gizli kapaklı değil, açık ve görünür iş yapmalı. Satacağı ürün, alıcının beğendiği ürün olmalıdır. Söz verdiği malı veya parayı takdim etmelidir. Malın veya ürünün fiyatını durduğu yerde yükseltmemelidir. Tüketicinin aleyhine olan hiçbir hesabın içinde olmamalıdır. Helal ve harama dikkat etmelidir. Haram malla mamur olan kişi yoktur.
Haram kazanç mutlaka bir yerden zarar verir. Hele de kul hakkı olan bir malın mutlaka yiyene zararı dokunur.
Güvenilir olmak önemli
İslam'ın temel şartlarından biri güvenilir olmaktır. Dürüstlük, doğru sözlülük, samimiyet, helal kazanmak, vicdan sahibi olmak, hileden kaçmak bir müminin bütün hayatına yansımıyorsa hiçbir değeri yoktur. Bu hususlarda samimi değilsek bizim Müslümanlığımız da, dindarlığımız da bir mana ifade etmez.
***
SARSICI BİR HADİS
Huzeyfe b. Yeman'dan (RA) şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Resulullah bize iki hadis söylemişti. Bunlardan birinin gerçekleştiğini gördüm. Diğerini de beklemekteyim. Bize 'Şüphesiz ki emanet, insanların kalplerinin ta derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur'an indi. Bu sayede insanlar Kur'an'dan ve sünnetten emaneti öğrendiler' dedi.
Sonra Resulullah (SAV) bize emanetin kalkmasından bahsetti: 'İnsan bir kere uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır, ondan belli belirsiz bir iz kalır. Sonra bir kere daha uyur, yine kalbinden emanet alınır; bu defa da ayağının üzerinde yuvarladığın korun bıraktığı iz gibi bir eser kalır. Sen onu içinde hiçbir şey olmadığı hâlde kabarık görürsün.'
Daha sonra Resulullah (SAV) eline çakıl taşları alarak ayağının üzerinde yuvarladı. Sözlerine de şöyle devam etti: 'Neticede insan o hâle gelir ki, insanlar alışveriş yaparlar da neredeyse emaneti yerine getirecek bir kişi bile kalmaz. Hatta şöyle denilir: 'Filanoğulları arasında emin bir adam varmış.' Bir başka kişi hakkında da 'Ne kadar cesur, ne kadar zarif, ne kadar akıllı bir kişi' denilir. Oysa kalbinde hardal tanesi kadar bile iman yoktur.'
Şüphesiz ki bir zamanlar, sizin hanginizle alışveriş yapacağıma aldırmazdım. Çünkü alışveriş yaptığım kişi Müslüman'sa, dini kendisini benim hakkımı vermeye yöneltirdi. Şayet Hıristiyan veya Yahudi ise, valisi benim hakkımı vermeye onu sevk ederdi. Fakat bugün sizden sadece belli birkaç kişiyle alışveriş yapıyorum."
KUR'AN HAYATIMIZIN İÇİNDE OLMALI
Birçok manevi ve ahlaki hastalığımızın baş sebebi Kur'an'dan uzaklaşmamızdır. Kur'an ahlakından, mesajından, edebinden uzaklaşmamızdır. Eline cep telefonu alıp herhangi bir siteye giren insanımızın kaçta kaçı acaba bir sureye, ayete bakıyordur. İslam, Kur'an ve Hz. Peygamber hayatımızın ne kadarına hitap ediyordur. Daha doğrusu kaçımız buna kulak kabartıyoruz acaba? Hz. Peygamber (SAV) ümmetin belleğinden silinecekleri sayarken Kur'an ilminin elimizden alınacağını söylüyor.
Sahabe şöyle soruyor: "Aile ve çocuklarımıza Kur'an öğretiyoruz. Okuyoruz. Kur'an'la meşgulüz. Nasıl olur da elimizden alınır?"
Efendimiz cevap veriyor: "Diğer din mensuplarının elinde kitapları var da ne kadar gereğini yapıyorlar?"
Bizim bugünkü durumumuz buna benziyor. Kur'an'a göre hayatımızı düzeltmiyoruz. İşimize geleni görüyor, gelmeyeni görmüyoruz.
GÜNAHLARIMIZIN CEZASINI SADECE AHİRETTE Mİ ÇEKECEĞİZ?
Günahlarımız hem dünya hem de ahirette hayatımıza, geleceğimize olumsuz şekilde etki eder. Ancak şunu unutmamak gerekir ki; adaletin hakkıyla yerine gelmesi dünyada değil, ahirette söz konusudur. Dünyadaki tecelliler kısmi anlamda görülebilir. Ama esas mahkeme elbette ahirette kurulacaktır. Günahlarımızın dünyadaki yansımaları ise Kur'an tarafından şöyle izah ediliyor: "İnsanların kendi elleriyle yaptıklarından dolayı, karada ve denizde fesat, bozulma çıktı. Nihayet Allah, onların yaptığı kusurların, günahların bir kısmının cezasını onlara tattırdı. Umulur ki, dönüş yaparlar" (Rum/41). Küresel bazdaki bozulmalar, tahribat, fırsatçılık, mazlumun haline tepkisiz kalmak ve benzeri toplumsal günahlarımız küresel bazda azap ve olumsuzluğu beraberinde getirir.
Araba sürerken kurallara uygun hareket etmenize rağmen aniden önünüze çıkan bir hayvanı ezmişseniz, kast ve ihmal olmadıkça sorumlu olmazsınız. Neticede adı üstünde bu bir kazadır. Ve hayvanlar bazen aniden refleks gösterirler. Siz arabayı sürerken çaresiz kalırsınız. Böyle bir olay meydana gelmişse yine de tövbe ediniz. Ve gönülden fakire bir sadaka verin. Böylece vicdanen daha rahat olursunuz.
Gusül abdestinde niyet etmek, vücudun tümünü yıkamak, ağza ve burna su almak önemlidir. Bunlarda sıra gözetlemek şart değildir. Ancak niyetinizi yıkanmanın başında söylemeniz doğru olur.
Baba ve anne, çocuklarına uygun adaylar arasında gönüllerine hoş gelen birini tavsiye, hatta teşvik edebilir. Bu durum tavsiye etmekten öteye geçmemelidir. Burada zorlayıcı bir pozisyon yanlıştır. Hz. Peygamber (SAV) zorla evliliklere engel olmuştur. Bizler de evlatlarımızın huzur ve mutluluğunu düşünmeliyiz. Aksi halde kendi elimizle evladımızı mutsuz ederiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)