Aslında manzara ortada. Özellikle oryantalist kalemlerin sarhoş edici cazibesine kaplan bazı din veya kültür adamları bize, ucube bir din anlayışı dayattılar. Bu ucube din anlayışına
"ısmarlanan din" diyebiliriz. İthal ve ısmarlanmış din. Yani Allah'ın,
Hz. Muhammed'e (SAV), onun da bize aktardığı, Kur'an ve sahih sünnet merkezli din yerine bir ucube din anlayışı.
gerek Allah, gerek
Hz. Muhammed (SAV), gerekse de
dini oluşturan kıyas, icma gibi temel
dayanaklardan uzak bir dine bizi
davet ediyorlar.
"Yeni okumalar" safsatası altında dinin bütün
kutsallarını inkâr ettirecek bir dehlize
sokuyorlar toplumu. Ateizm
ve deizm gibi akımlara yol açacak
bir çizgiye toplumu alıştırdılar.
Geçenlerde bir lisede kutsal kitaba
tekme atan genç,
Hz. Meryem'e
çirkin imada bulunan akademik
kafa, Hz. Peygamber'i sıradanlaştıran
sevgisiz ve irite edici kör bakış,
Kur'an'ı dilediği gibi tefsir edip
kendi dışında hiçbir kaynağı muteber
kabul etmeyen benmerkezci
kibir abideleri, toplumda dini ve
gençleri bir meçhule savurdular.
Eksen kaymasının farkında mı değiller, onlara ısmarlanan şey mi bu, bilemiyorum. Bu anlayışı toplum içinde satın alacak kişilerin inanç yönünden akıbetleri gerçekten meçhul. Bunun adı
"tecdit" (yenileme) ve
"uyarma" değil. Zira bütün yenilenmeler, vasfını korumuş bir temel üzerine kurulur. Burada ise mazinin bütün inanç ve imanını yok etme, savurma, inkâr etme söz konusu.
Kur'an'ı ve
Hz. Muhammed'i (SAV) esas almayan, şefaatten kısmi gaybı bilmeye, kabir fitnesinden ahiretin varlığına, Kur'an'ın her mekân ve zamana hitap eden ilahi kaynaklık ve şahitliğinden mucize, cennet veya cehennemin varlığına dair tüm geleneksel kabulleri yerle bir etmeye gayret eden bu anlayış maalesef gençleri ümitsiz, umutsuz ve hayattan kopartan bir forma büründü. Kutsallarını kaybeden insan ne olur? Ne bekleyebilir? Neyle ruhunu dinlendirebilir?
Ismarlanan din nedir?
İslam'la problemi olanların bize sundukları bu tehlikeli din anlayışında kişi kendini Kur'an'ın herhangi bir ayetini dilediği gibi yorumlama özgürü zannediyor.
Hz. Muhammed'den (SAV)'den hazzetmediği gibi, O'nu otorite görmek istemiyor. Bu tür kişiler helal ve haramlar konusunda kayıtsızdır. Onlara göre, Kur'an'ın birçok ayeti ya bugüne hitap etmiyor veya bölgesel bir kapsam içinde. Bunlar tarihselcidirler. Cennet ve cehennem yok, kabir suali, şefaat vs. bütün bu temel kabuller uydurmadır onlara göre. Aslında vicdan da yok. Senin doğru bildiğin doğru, yanlış bildiğin yanlıştır. Kur'an'ın hakemliğine de gerek yoktur.
Bu tahrif eden anlayışa göre peygamberlerin varlığı bile tartışılır. Doğrusu başka yerlerde hazırlanıp bize sunulan bu dinden uzaklaşan ve uzaklaştırılan din anlayışının ileride nelere mal olacağını görür gibiyim. Bizler, dini hiçleyen, yok sayan, reddeden bu ithal edilmiş, ısmarlanmış din anlayışından aklı başında ilahiyatçılarla düze çıkarız.
Ismarlanan din mensupları, ehli sünnet dediğimiz dört halife ve sahabe hassasiyetinden nefret ederler. Toplumu etkilemek için, geçmişe ağır sözler söylemekten çekinmezler. Kuran-ı Kerim veya sahih sünnette yer alan hadiseleri, kıssaları, hikmet ve sahabe hayatını, yani İslam örnekliğini hurafe olarak niteleyip insanları din büyüklerinden soğutmaya çabalarlar. Ismarlanan din mensuplarının metodu özetle şöyledir: "Dinin ve vahyin yerine felsefe, akıl ve vicdanın yerine ise ise nefis ve ego konulacak."
İçtihadın kapısı açık
Kur'an'ın her ayetinin (müteşabihler hariç) ne anlama geldiği ve nasıl anlaşılıp uygulandığı ortada.
Hz. Muhammed'in (SAV) Kur'an'ı nasıl yorumlayıp tatbik ettiği satır satır disiplin altına alınmış. Kitaplarda mevcut. Yeni problemlere dinin cevabı ve içtihadın kapısı açık. İslam donukluğu kabul etmiyor. Tarih boyunca bugüne kadar içtihadın hiçbir inkıraza uğramadan gelmiş olması, geleceği de etkileyecek. Kısacası, İslam bugün de yarın da çözüm ve çıkış yolları önerecek müthiş bir birikime mensup. Yeter ki dirayetli ilahiyatçılar çıksın. Köklerine, kutsalına ve imanına sadık olan ilahiyatçılar yetişsin. İslam'ın geleceğiyle ilgili bir endişe taşımıyoruz. Ayete kulak verin:
"Zikri (Kur'an'ı) biz indirdik. Onun için Kur'an'ı biz koruyacağız." (Hicr/9).
Hiç unutmayın; şafağa en yakın zaman, karanlığın en kesif olduğu zamandır.
SÖZÜNÜ TART
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Şüphesiz bir adam, Allah'ın gazabına sebep olan sözlerden bir kelime konuşur. O sözünde de bir sakınca görmez. Sonra sırf bu sözünden dolayı cehennem ateşinin yetmiş senelik mesafedeki dibine düşer." (İbn-i Mace/3970).
Not: Bazı insanlar birbirlerinin ırz, şeref, namus, baba, anne ve kutsallarını kıyasıya kirletiyorlar. Bu türden insanların Allah'ı veya Peygamber'i kötü andıkları da oluyor. Bu insanlar söyledikleri çirkin bir sözün Allah katında nasıl yankı bulacağını ne yazık ki hiç düşünmüyorlar. Sadece tek bir cümle dahi kişinin ahiretini berbat edebilir.
DAHA ÖNCE MEZAR OLAN BİR YERE BİNA YAPILIR MI?
Kabristana çevrilen araziler genellikle vakıf özelliği taşırlar. Bu yerler cenaze için ayrılmış yerlerdir. İhtiyaç olmadıkça bu yerlerde herhangi bir yapılaşma olmamalıdır. Daha önce kabir olarak kullanılan böyle bir yerde, yeni kazı yoksa da buranın böyle bırakılması uygundur. Belki bu hususta tek istisna, kamu yararına yapılacak bir işlem olabilir. Bu durumda kemikler başka yere nakledilir ve oraya cami gibi bir inşaata izin verilebilir. Vakıf yerleri konusunda dikkatli olmak lazım. Vakfiyenin bozulması doğrusu kimseye fayda sağlamaz.
Sünnet namazı kaza edilir mi?
Farz namazlar ile vitir namazlar, vaktinde kılınmazsa kaza edilir. Ancak sünnetler, vakit çıktıktan sonra kaza edilmez. Bu noktada bir istisna sabah namazıdır. Vaktinde kılınmayan bir sabah namazı, öğleden önce (zevalden önce) kaza edilecekse sabahın sünneti de kaza edilir. Efendimizin böyle bir uygulaması vardır. (Ebu Davud, Salat/11).
Kadınlar bayram namazı kılmakla sorumlu mu?
Kadınlar bayram ve cuma namazını kılmak zorunda değildir. Peygamberimiz kadınları cuma namazı kılmaya teşvik etmiştir. (Buhari; İydeyn/15-21). "Kadınlara cuma ve bayram namazı farzdır" diyen herhangi bir mezhep yoktur. Bu nedenle kadınlar isterlerse cuma ve bayram namazını kılabilirler.
Cuma namazı, ezan okunduktan yarım saat sonra kılınabilir mi?
Cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir. Yani cuma namazı, ikindi vaktinin girmesinden önceki bir vakitte de kılınabilir. Ancak herhangi bir mazeret yoksa cumanın bu kadar geciktirilmesi doğru değildir. Cuma namazının, öğlenin ilk vaktinde kılınması daha sevaptır.
Kiraya verdiğim dükkânımın kira bedelini peşin alabilir miyim?
Kira karşılığında alacağınız parayı peşin veya sonradan alabilirsiniz. Bu tamamen iki tarafın anlaşmasına bağlıdır. Mesela, sözleşmeye "para peşin ödenecek" veya "her ayın şu gününde ödenecek" yahut "bir yıl sonra ödenecek" şeklinde madde konulabilir. İki taraf da buna uyar. Böyle bir madde konmamış ise o bölgedeki uygulama esas alınabilir.
Dinimizde alışverişte kâr sınırı konmuş mudur?
İslam'da ticari alışverişlerde bir kâr sınırı konulmamıştır. Piyasa kendi kendini bağımsız bir şekilde ayarlayabilir. Ancak herhangi bir pazara çok güçlü sermaye girmiş ve pazarı tamamıyla manipüle ediyorsa bu durumda devlet hem vatandaşın hem de küçük sermayenin hukukunu korumak adına müdahale edebilir. Suni yükselmelere belli ölçülerde kota uygulayabilir. Devlet küçük sermayeyi yok etmek niyetinde olan suni düşüşlere de engel olabilir. Netice itibarıyla, doğal düşüş ve yükselmeler, fiyat dalgalanmaları tabii ve caizdir. Ancak karaborsa, suni yükseltme, suni düşürme, pazarı kilitleme, rekabeti ortadan kaldırma, tüketiciyi veya tüccarı ortadan silme ve mağdur etme amaçlı bütün pazar hareketlerine devlet müdahale edebilir.
Bir ayet
"Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa/65)
Bir hadis
"Akıllı ve zeki olan bir mümin bir yılan deliğinden iki defa sokulmaz". (İbn-i Mace/3982)
Güzel söz
Herkes uğraşır durur doğru insanı bulayım diye. Oysa kimse aynaya bakmaz doğru insan mıyım diye. Hacı Bektaş-ı Veli
Selamı yayın
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Yapmanız halinde birbirinizi seveceğiniz bir ameli size bildireyim mi? Aranızda selamı yayın." (Müslim)