Peygamberimizin son hutbesi
Hz. Peygamber (SAV) hac görevini yapıp döndükten yaklaşık 40 gün sonra, safer (mayıs sonu haziran başı) ayında hastalandı. Hastalığı Medine Mezarlığı'nı -Baki Mezarlığı- bir gece yarısı ziyaretten sonra başladı. Mezarlıktan çıkarken şu cümleleri kullanmıştı:
"İnşallah yakında biz de sizin aranızda olacağız." Eve döndü ve sıtmaya yakalanmış gibi titredi, ateşlendi.
Hastalığı yaklaşık 13 gün sürdü.
Son günlere doğru namazı kıldırsın diye Hz. Ebu Bekir'e vekâlet verdi. Yükselen ateşini de yedi kuyudan getirttiği yedi tulum suyla yıkanarak düşürmeye çalıştı.
Son imamet
Bir ara kendinde bir esenlik hali hissetti. Ayağa kalktı. Sarığını mübarek başına koydu. Cübbesini hane halkının yardımıyla giydi. Yanındaki Hz. Ali ve amcaoğlu Fadl'a yaslanarak yavaşça mescide doğru yürüdü. Mescide girdi. Cemaat, Hz. Ebu Bekir'in (RA) arkasında saf tutmuştu. Hz.
Ebu Bekir O'nun geldiğini görünce imamlık yerini O'na bırakmak için birkaç adım geri çekilmek istedi. Ancak Efendimiz (SAV) Hz.
Ebu Bekir'e işaret ederek yerinde kalmasını istedi. Sonra Hz. Ebu Bekir'in soluna oturup ona uydu.
Bazı sahabiler o anı şöyle anlatırlar:
Efendimiz mescide girdi ve namaz kıldıran Hz. Ebu Bekir'in sol tarafına oturdu ve oturduğu yerden Hz. Ebu Bekir'in yarıda bıraktığı sureyi kendisi okumaya devam etti. Hz. Ebu Bekir O'na, cemaat de Hz. Ebu Bekir'e uyarak namazı ifa ettiler.
Tekbirleri Hz. Ebu Bekir getirmiş oluyordu.
Namazda selam verildikten sonra cemaate döndü. Minberin sağında oturdu. Cemaat etrafını sardı, belli ki vedalaşmaya gelmişti.
Cemaatiyle helalleşti.
Konuşmasına sırtına işaret ederek başladı:
"Ben kime vurmuşsam, işte buradayım.
Gelsin ve o da bana vursun. Kimin benden bir alacağı varsa gelsin ve alsın." Bu sözü üç kez tekrar etti. Kimse kalkmayınca şöyle buyurdu: "Ya gelin alın veya artık ebediyen susun. Yani ahirete bırakmayın." Adamın biri kalktı ve "Bir yoksula para verecekken para bulamamıştınız da ben yerinize vermiştim" dedi. O adamın parasını iade etmelerini Hz. Ali'ye emretti.
'Kul ahireti seçti'
Şöyle devam etti: "Allah bir kuluna dünya hayatı ve nimetleri ile ahiret hayatı ve nimetleri arasında seçim yap dedi. Kul ahireti seçti." (Böylece vefat edeceğini ilan ediyordu.) Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekir yüksek sesle ağlamaya başladı. Bunu duyunca Hz.
Ebu Bekir'e döndü ve "Ebu Bekir, ağlama.
Hayatım boyunca bana iyilik eden herkese karşılığını verdim. Ebu Bekir hariç. O'nun bana yaptığı fedakârlığın karşılığını veremedim.
Dünyada birini özel dost (halil) edinseydim Ebu Bekir'i dost edinirdim. Fakat İslam kardeşliği bizi birbirimize bağlamıştır. (İslam kardeşliği, diğer özel yakınlıktan daha önemlidir.) Mescidime bakan bütün özel pencereleri kapatın.
Ebu Bekir'in penceresi hariç. Onu kapatmayın." (Peygamberimizin mescidine birçok kapı ve pencere açılıyordu.
Bu pencereler genellikle sahabenin büyüklerine ait pencerelerdi. Efendimiz bu sözüyle; Hz. Ebu Bekir'e özel bir yer verdiğini ilan ediyordu.) Devam etti: "Sizden öncekiler peygamberlerin ve seçkinlerinin -velilerin- mezarlarını -aşırı giderek- birer ibadetgâh edindiler.
Bunu yapmaktan sizi men ediyorum.
Putlara ve şeytana artık bu topraklarda tapınılmayacak. Ancak şeytan, dünyalığı aranıza kavga sebebi yapmaktan vazgeçmeyecek.
Dünya için birbirinizin boynuna vurarak küfre yönelmeyin. Duydum ki, ben öleceğim diye üzülüp ağlıyormuşsunuz!
Sübhanallah! Hangi peygamber ebedi kaldı ki ben kalayım. Ben artık Rabbime kavuşacağım.
Ben bunu daha çok istiyorum.
Sizden birisi günün birinde Müslümanların başına geçerse -veya etkili bir güçte olursa- ensarın faziletli olanlarından yararlansın. İçlerinden hata edecek olanları ise affetsin.
Ey insanlar!
Genç Usame'yi ordu komutanı yapmama itiraz ediyormuşsunuz!
Bu pek de benim yanımda önemli değil.
Zira zamanında babası Zeyd'e de itiraz etmiştiniz. Zeyd de faziletliydi, oğlu da. Vallahi ben Zeyd'i sevmiştim.
Ölümünden sonra da oğlunu sevdim."
Resulullah'ın kızı Fatıma
Efendimiz şöyle devam etti konuşmasına: "Ey Resulullah'ın kızı Fatıma, ey Resulullah'ın halası Safiye. Sizi ahirette kurtaracak amel işleyin. Yoksa ben -Allah müsaade etmedikçe- sizi kurtaramam. (Bu ifade için bakınız: Buhari, Vesaya, 11; Müslim, İman, 348-352).
İslam'da helal ve haramın kendi nefsimden -kendiliğimden- konulduğunu iddia etmeyin. Ben Allah'ın kitabında helal kıldığını helal kıldım. O'nun haram kıldığını haram kıldım." (Yani benim verdiğim kararlar, açıklamalar, beyanlar kendimden değildir. Allah'ın bana ilettiğini size yansıttım.) Sonra Peygamberimiz minberden indi.
Cemaatin hüzün, endişe ve hasret dolu bakışları arasında odasına çekildi. Evde emanet olarak duran altınların dağıtılıp dağıtılmadığını sordu. Dağıtılmadığını duyunca rahatsız oldu. "Dağıtın" buyurdu.
"Dağıttık" dediklerinde yüzü rahatladı.
Yatağına uzandı.
Son hutbeyi bugün sizinle paylaştım.
Hayat bu hutbe kadar keskin ve net. Ve ölüm ile hayat bize bir ayakkabının bağı kadar yakın.
Hutbedeki bütün uyarılar hayati önem taşıyor. Özellikle de birbirimize bağlanmamız, ayrışıp birbirimize düşman olmamamız çok hayati ve önemli. Çünkü orada vereceği en önemli mesajı veriyor Efendimiz:
"Şeytan sizi putlara yönlendirmeyecek.
Ama onun kadar önemli yıkıcı ve parçalayıcı bir şey yapacak. Sizi birbirinize düşman edecek. Sakın dünyanın büyüsüne kapılmayın."
PEYGAMBER AHLAKINDANDIR
Üç özellik vardır ki yüce Allah katında peygamber ahlakından sayılır. Onlar da şudur:
1- Sana zulmedeni affetmen.
2- Seni mahrum edene iyilikte bulunman.
3- Sana gelmeyene senin gitmen
CENNETLE MÜJDELENMİŞ KADINLAR VAR MI?
Cennet sadece erkeklere ait bir yer değildir. Kadın ve erkek kim iman eder ve iyi ameller işlerse cennete girer. "Erkek olsun, kadın olsun sizden kim mümin olarak güzel bir amel işlerse, ona çok hoş bir hayat yaşatacağız. Ve onların yaptıklarının karşılığını en güzel şekliyle vereceğiz." (Nahl, 97). Ayette de açıkça görüldüğü gibi cinsiyetine bakılmadan herkese amelinin karşılığı verilecektir. Nitekim Hz. Meryem, Hz. Asiye, Hz. Hatice, Ümmü Eymen, Hz. Sümeyye, Hz. Ümmü Haram, Ümmü Varaka, yetim çocuklarını büyüten her imanlı kadın, gerek Kur'an-ı Kerim gerekse de Hz. Peygamber'in (SAV) övdükleri ve çoğunu cennetle müjdeledikleri özel kadınlardır.
Bahsettiğiniz hadis, muhtemelen şudur: "Elbisesini kibir olsun diye yerden sürüyene Allah bakmaz." Buradaki bakmak bir kinayedir. Hadis âlimi bunu şöyle yorumlamıştır: "Allah bu kişiye rahmetiyle muamele etmez. Buradaki bakmak, rahmetiyle muamele etmez anlamına geliyor." (Buhari, Libas, 1)
Kutup bölgelerinde gece ve gündüz uzun olur. Bu nedenle de o bölgelere en yakın olup, gece ve gündüz saatlerinin normal olduğu bir bölgedeki vakitler esas alınır.
Karı kocadan evlilik devam ediyorken alınan sperm ve yumurta dondurulduktan sonra, başka bir zamanda döllendirilip aşılanabilir. Burada önemli olan nokta; sperm ve yumurta alınırken ve aşılanırken evlilik halinin devam ediyor olmasıdır.
Komşunuz Allah'ı, Peygamber'i, imanın şartlarını inkâr etmedikçe Müslüman'dır. Namazı inkâr etseydi, yani namaza inanmasaydı elbette Müslüman olarak kalamazdı. Ancak ibadeti inkâr ile ibadeti yapmamak farklı şeylerdir. O namaz kılmadığı için günahkâr bir Müslüman'dır. Namazını kılmakla iyi etmişsiniz. Zaten cenaze namazı bir duadır. Allah dilerse affeder. Dilerse azap eder.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)