Rabbimin rahmetini isterim
Peygamberimiz, Cebrail'in bilgilendirmesi üzerine Hz. Ömer'e ve Hz. Selman'a bu delikanlıyı bulmak üzere tarif edeceği yere gitmelerini emreder. İki sahabe yola çıkar. Bir çobana rastlayıp bu delikanlıyı sorarlar. Çoban der ki: "Siz herhalde gece yarıları mağaradan çıkıp haykıran delikanlıyı arıyorsunuz. O genç cehennemden kaçıyor." Hz. Ömer merakla sorar: "Sen bu delikanlının cehennemden kaçtığını nereden biliyorsun?" Çoban der ki: "Bağırmasından. 'Ya Rabbi! Senden utanıyorum. Günahımdan utanıyorum' diye bağırıyor."
Hz. Ömer ve Hz. Selman, delikanlıyı yakalar ve ikna ederler.
Hz. Ömer genci, Peygamberimiz (SAV) namazdayken mescide getirir. Efendimiz, delikanlıyı yanına çağırıp neden gittiğini sorar. Genç adam, günahlarından utandığını söyler. Peygamberimiz (SAV), "Bakara Suresi'nin 201. ayetini oku" der. Delikanlı: "Efendim günahım daha büyük." Peygamberimiz (SAV), "Allah'ın ismi, günahlarından daha büyüktür" buyurur. Sulebe eve döner ama hastalanır. Peygamberimiz, delikanlının evine gider. Delikanlının başını dizine koyar ama genç adam, "Bu günahkâr başı, mübarek dizinizden indirin, o buna layık değildir" der. Peygamber Efendimiz, "Canın bir şey istiyor mu?" diye sorar. O der ki: "Rabbimin rahmetini isterim." Hz. Cebrail bu gencin affedildiği haberini getirir. Efendimiz bunu haber verir. Delikanlı gözleri nemlenerek vefat eder. Efendimiz, delikanlıyı gömerken binlerce meleğin onun için geldiğini söyler. Bir haram bakışın hesabını verirken bu kadar zorlanan genç bir yürek ile günaha bunca dalmışken bunun umurunda olmayan on binlerce yüreği nasıl aynı terazide tartacaksınız?
"GECE YATAĞINA GİRDİĞİNDE AYET-EL KÜRSİ'Yİ OKU"
Ebu Hureyre (RA) anlatıyor: Resul-i Ekrem (SAV) beni ramazanda toplanan fitreleri korumakla görevlendirmişti. Bir gece bir adam geldi, yiyecekleri avuçlamaya başladı. Adamı tuttum ve "Vallahi seni Peygamber Efendimizin huzuruna götüreceğim" dedim. Adam, "Ben çok fakir biriyim" deyince ona acıdım ve bıraktım.
Sabahleyin Allah'ın Elçisi, "Ebu Hureyre, dün gece tutsağı ne yaptın?" diye sordu. Ben de "Ya Resulullah, ihtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyleyince haline acıdım ve serbest bıraktım" dedim. Peygamber Efendimiz (SAV), "O sana yalan söyledi, tekrar gelecek" buyurdu. Efendimizin (SAV) bu sözü üzerine onu gözetlemeye başladım. Adam geldi ve yine yiyecekleri avuçlamaya başladı. Ona, "Ben seni Allah'ın elçisinin huzuruna çıkaracağım" dedim. Adam, "Ne olur beni bırak, gerçekten yoksul biriyim. Beni bırakırsan bir daha gelmem" dedi. Ben de acıdım ve onu salıverdim.
Sabah olunca yine Resulullah (SAV), "Ebu Hureyre, dün gece tutsağı ne yaptın?" diye sordu. Ben de "Ey Allah'ın elçisi, bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyledi. Ben de acıdım ve onu bıraktım" dedim. Efendimiz (SAV) gülümsedi ve "O sana kesinlikle yalan söyledi, tekrar gelecek" buyurdu. Ben de yine gelmesini bekledim. Gerçekten de geldi ve yine gizli gizli yiyecekleri avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve "Seni mutlaka Peygamber Efendimiz'in (SAV) huzuruna çıkaracağım" dedim. Bu defa bana, "Beni bırakırsan sana çok faydalı sözler öğretirim. Gece yatağına girdiğinde Ayet-el Kürsi'yi oku. O zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar da şeytan sana yaklaşamaz" dedi. Öğrettiği cümleler üzerine onu salıverdim.
Sabah olunca Peygamber Efendimiz (SAV), "Tutsağı dün gece ne yaptın?" dedi. Ben de "Ey Allah'ın elçisi, o adam bana fayda verecek bazı sözler öğreteceğini söyleyince onu serbest bıraktım" dedim. Efendimiz (SAV), "Neymiş o sözler?" diye sordu. Ben de "Yatağına girince, 'Allahu lâ ilahe illa hüvel' hayyü'l kayyum'u başından sonuna kadar oku, o zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz" dediğini söyledim. Efendimiz (SAV), "Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğru söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun Ebu Hureyre?" "Hayır, bilmiyorum ya Resulullah" dedim. "O şeytandı" buyurdu.
BÜYÜKLERİN DUALARI
İmam-ı Azam'ın duası
Allah'ım Esma-i Hüsna'yla yalvarıyorum. Allah'ım, sen lütufkârsın, duayı kabul edersin, müminsin, koruyucusun, meliksin, büyüksün, suret verensin, her şeyin sahibisin, verensin, alansın, meliksin, yücesin, tesbih edensin, şereflisin, yaşatansın, öldürensin, güçlüsün, apaçıksın, senden senin rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen dirisin, hannansın (merhametlisin), halimsin, yumuşaksın, övülmüşsün, hakimsin, koruyucusun, hasibsin, (her şeyi hesap edensin), senden rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen daimsin, deyyânsın, dâfisin (def edensin), dünya ve ahiret hususunda kaçındığım şeyleri benden uzak tutmanı, rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen rahmansın, rahimsin, Rab'sın, raûfsun, rahimsin, râziksin, rezzâksın, beni umduğum ve ummadığım yerlerden rızıklandır, senden rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen selamsın, semisin, işitensin, duamı işitir, gizli ve aşikâr yaptığım işleri bilirsin, benden yüz çevirme, beni tüm kötülüklerden koru, senden rızanı ve cenneti istiyorum Ya Rabbi.
BİR AYET
"Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olur gider. Sabredin, şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 46)
BİR HADİS
"Sizden biri sakın Müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın ve nişanlısına talip olmasın." (Buhari, Nikah 5)
BİR SEVAP
Allah rızası için kuş yuvası kadar da olsa bir mescit yaptıran kişiye Allah da cennette bir ev yapar.
SORU - CEVAP
Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekâta tabi değildir. Altın ve gümüşten oluşan ziynetler ise zekâtta aranan nisaba ulaşırsa zekâta tabi olur. Bilindiği gibi altın ve gümüşteki nisap miktarı 80.18 gram ve daha üstüdür. Bu miktar altının üzerinden bir yılın geçmiş olma şartı vardır.
Bazı âlimler "Amel imandan bir parçadır" derler. İbadetin azlığı, imanın azlığına işaret eder derler. Ama kabul gören anlayışa göre ibadet -amel- imandan bir parça değildir. Amelin azlığı, imanın azlığına değil, zayıflığına işaret ediyor olabilir. İmanımız güçlü olursa amelimiz de daha düzgün olabilir.
'Tadil-i erkân' demek, namazlardaki secde, kıyam, rükû, itidal gibi rükünleri yerli yerinde ve düzenli yapmak demektir. Mesela, rükûdan doğrulduktan sonra bir süre ayakta beklemet (kavme) tadil-i erkândan sayılır. Buna dikkat etmeden namaz kılan, namazdan hırsızlık yapana benzetilir. Üç mezhebe göre (Maliki-Şafii-Hanbeli) farzdır. Hanefilere göre ise vaciptir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)