MEVLÜT TEZEL

Yine olmadı Fahriye Evcen!

70. Cannes Film Festivali kapsamında 'The Meyerowitz Stories' filminin gösterimine katılan oyuncu Fahriye Evcen, foto muhabirlerinin dikkatini çekemedi... Kırmızı halıda poz verirken, arkasındaki foto muhabirlerinin Evcen'e kayıtsız kaldığı, görüntülerle ortaya çıktı.
Ünlü oyuncu geçtiğimiz yıl da Cannes'de boy göstermiş, yine fotoğrafçıların dikkatini çekememişti.
Peki bir oyuncu ısrarla kendisini neden böyle komik duruma düşürür?
Türk medyasında 'Cannes'da Fahriye Evcen rüzgarı esti' başlığı atılacağını bildiği için. Bu başlık ntv. com.tr'nin kültür sanat sayfasında yer aldı; diğer magazin sitelerinin attığı başlıkları da siz düşünün!
Cannes'da çalışan uluslararası basın, Evcen'in Türkiye'de ünlü bir oyuncu olduğunu bilseydi bile fotoğrafını çekmezdi. O fotoğrafın çekilmesi için ya dünya starı olmanız ya da oynadığınız filmin festival programına girmesi gerekiyor.
Sadece Evcen değil; ünlü markalar son dönemde Türkiye'den bazı ünlü oyuncuları Cannes gibi uluslararası festivallere, ödül törenlerine götürüyorlar ve orada parasını verdikleri bir fotoğrafçıya poz verdiriyorlar.
Bazen fotoğrafları kendileri de çekiyor. Ünlü oyuncuyla beraber bazen mekancı yazarları da götürüyorlar.
O mekancı yazar da oyuncuyla fotoğraf çekiyor, 'şöyle eğlendik, böyle coştuk' diye yazıyor, fotoğrafları Instagram'da paylaşıyor falan filan. Sonra da 'Cannes'da Fahriye Evcen rüzgarı" başlığı' atılıyor. Böylece hem markanın, hem de oyuncunun reklamı yapılıyor. Ama acı gerçek, bu fotoğrafta olduğu gibi kabak gibi sırıtıyor!
***
FENERBAHÇE'NİN YABANCILARLA KAZANMASI...
Fenerbahçe'nin THY Euroleague şampiyonluğundan sonra TV'de zap yaparken NTV Spor'da bir diyaloğa denk geldim. Emek Ege, "Peki bundan sonra ne olacak?
Fenerbahçe daha iyi olabilmek için ne yapmalı?" diye sordu. Eski milli basketbolcu Levent Topsakal da gülerek, "Bir takım bundan daha iyi nasıl olabilir ki! Muhteşem bir başarı" dedi ve Fenerbahçe'nin mevcut kadroyla uzun yıllar Euroleague'i domine edebileceğinden bahsetti. İşte bu Euroleague şampiyonluğundan bile daha keyifli bir durum.
Fenerbahçe; futbolu domine eden- Barcelona ve Real Madrid gibi basketbolu domine eden bir takım.
Çok eleştiriyoruz ama yiğidi öldür hakkını yeme;Aziz Yıldırım büyük bir iş başardı, takım sporlarında Türkiye'ye en büyük kupayı getirdi. Bu muhteşem tabloda tek eksik olan ise Türk basketbolcuların genelde takımın ilk beşine girememesi ve finalin son dakikasında sahaya çıkmaları. Kimse "Dünyada da bu böyle, pasaportunda ne yazdığı önemli değil" demesin.
Final maçında Olympiakos'un ilk beşinde dört Yunanlı vardı. Olympiakos, Fenerbahçe'den daha az bir bütçeyle şampiyon olabilir ama biz Yunanlılar gibi basketbolda ekol olmadığımız, ligimizde altı yabancı kuralı devam ettiği sürece Euroleague'i kazanmak için her zaman en pahalı kadroyu kurmak zorundayız.
***
ARAPÇA TABELALARIN KALDIRILMASI
Hatay Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı zabıtalar, kent merkezinde bulunan Suriyeli sığınmacıların açtığı iş yerlerindeki Arapça tabela ve yazıları sökmeye başladı. Belediye Arapça tabela ve yazıların, görüntü kirliliği oluşturduğu için söküldüğünü açıkladı.
Daha önce de Adana merkez, Gaziantep İslahiye'de Arapça tabelalar kaldırılmıştı.
Birçok insan Arapça tabelalar yüzünden Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi gibi algılanmasından rahatsız. İstanbul'da da bazı semtler küçük Suriye gibi.
Öte yandan dünyanın birçok ülkesinde Çince ya da İtalyanca tabelaların çoğunlukta olduğu özel sokaklar var. Türkiye'nin birçok ilinde farklı yabancı dilde yazılı tabelaları olan iş yerleri var. Uluslararası markaları geçtim;
Türkiye'de bir araştırma yapılsın, kafelere verilen İtalyanca, Fransızca, İngilizce isimler bile Türkçe isimlerden daha çoktur.
DİĞER DİLLER!
İngilizce, Çince tabelalar serbestse Arapça niye yasak? Daha da kötüsü 'Görüntü kirliliği oluşturduğu için Arapça yazılar kaldırılıyor' ifadesi yanlış, ırkçı bir söylem. Arapça da Türkçe, İngilizce gibi kadim bir dil değil mi?
Güzel Türkçemiz yıllardır her koldan hunharca saldırı altında.
Sanki bir marifetmiş gibi marka isimlerinde, iş yeri tabelalarında yabancı dil kullanmak moda. Günlük konuşma dilinde bizim kadar yabancı terim kullanan da yoktur herhalde.
'Toplantı set etmek', 'check etmek', 'cc'de tutmak' 'assign etmek', 'brief sonuçlarını discuss etmek', 'geçen ayın datalarını base etmek' gibi Türkçe-İngilizce karışımı 'plaza dili' diye bir şey var artık. 'Güldür Güldür'ün bir skecinde 'plaza dili' konuşan çalışanlarına patronun "Sucuk satıyoruz biz lan, sucuk!" demesi gibi bu duruma isyan etmemek elde değil.
Hazır Arapça tabelalar kaldırılıyorken; buna İngilizce, Fransızca, Çince, İtalyanca'yı da ekleyelim.
Medyada yabancı dil kullanımına karşı savaş açalım, el birliğiyle Türkçemizi kurtaralım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.