Yer, Beşiktaş Spor Kulübü'nün bir toplantısı...
Kürsüye gelen yönetici, toplantı sürerken binlerce çocuğun öldürüldüğü Gazze için iki çift laf etmeye kalkıyor.
Bir anda salondan ıslıklar yükseliyor.
Toplantıyı yöneten biri de "kısa kesin" diyor.
Yetmiyor, kulübün gediklisi kürsüye gelip konuşmacıyı çocukların öldürülmesinden daha fazla bahsetmemesi için "itidale" davet ediyor.
Böğürtülerinden tanıdığımız bu güruha, Gazze için sokakta yatıp kalkan solcuları, "gavurun" her etkinlikte Gazzelileri anan futbol takımlarını falan hatırlatmayacağım.
Görmüyorlar mı olan biteni?
Görüyorlar elbette. Yüzyılın trajedisinden bahseden hatibi tüzüğün arkasına sığınarak susturmaya çalışmaları bu yüzden.
Kolu, bacağı, kafası koparak öldürülen çocukların katiline "faşist" diyene, şöyle ağız dolusu "Oh olsun, İsrail iyi yapıyor" demeye utandıkları için "süremiz yok" diye geveliyorlar.
Muhtemelen biraz üzerlerine gitseniz, medyadaki, siyasetteki türdeşleri gibi "Büyük büyük dedeleri de topraklarını Yahudilere satmasalardı" diye başlarlar.
Hepsinin yüzünü görmesek de tümünü tanıyoruz.
Evet, bunlar, hastanelerin bombalandığı Gazze'den tedavi için Türkiye'ye getirilen 5 yaşındaki çocuğun hastanede sırasını almasından korktuğunu söyleyen zombilerden.
Peki "Her şeye karşı" Çarşı, bu olan bitene razı mı?
Beşiktaş'ın en devrimci taraftar grubunun Gezi'deki gibi kepçeye atlayıp o toplantıya dalmasınını beklemiyoruz elbette.
Ama hiç olmazsa ilk maçta Gazze halkına herkesin duyacağı ve unutmayacağı bir selam da mı gönderemezler?
Yoksa onlar da kravatlı, döpiyesli zombiler gibi "ama tüzük" demeye mi başladılar?
***
SİYASET FİLOZOFU
Felsefeci, tarihçi ve sosyologlarla oturup kalktığını aktaran Kılıçdaroğlu ofis günlerini anlatıyor:
"Sıcak siyasetin içinde sorgulamalar ve konulara derinlemesine inilmesi pek mümkün olmuyordu. Oysa bu tür görüşmeler son derece önemli. Hele vakit yönünden bir sıkıntınız yoksa..."
***
İSRAİL REKORLARA DOYMUYOR
İsrail'in son saldırısında Gazze'de görev yapan kameramanları Muntasır es-Savvaf'ı kaybeden Anadolu Ajansı'nın aktardığı veriler korkunç...
İsrail saldırılarında 55 günde 73 basın çalışanını öldürmüş. Buna göre, Filistin ve Lübnan'da her gün en az 1 basın mensubu İsrail tarafından öldürülmüş oluyor.
İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nde yaklaşık iki ayda öldürdüğü medya mensubunun sayısı İkinci Dünya Savaşı'ndaki (1939-1945) bilançoyu bile geçmiş durumda.
İkinci Dünya Savaşı'nda 6 yılda 69 gazeteci öldürülmüş.
20 yıl devam eden ABD'nin Vietnam'ı işgali sırasındaki savaşta 63, 3 yıl süren Kore Savaşı'nda ise 17 basın mensubu hayatını kaybetmiş...
Merkezi New York'ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi'ne (CPJ) verilerine göre, iki yıldır devam eden Rusya ile Ukrayna savaşı boyunca yaşamını yitiren gazeteci sayısı 17.
Tablo bu kadar dramatikken Türkiye'dekiler de dahil dünyadaki gazeteci örgütleri niçin yeri göğü inletmiyor?
"Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir" falan demeyin...
Bugün konuşmayacaklar da ne zaman seslerini yükseltecekler? Meslek örgütünün, sivil toplum kuruluşunun işi ne?
Haklısınız, tam olarak bu!
Muhalefet alanlarını, kurumlarını bir örümcek ağı gibi sarıp, küreselcilere vekaleten işgal edip etkisizleştirmek.