Türkiye'nin serbest ve genel seçimlere geçtiği günden bu yana koalisyonlar da dâhil toplasan ancak 3-5 yıl iktidarda kalan CHP'nin sorununu hâlâ anlayamamak nasıl bir akıl tutulmasıdır?
13 yılı son genel başkan Kılıçdaroğlu'nun hezimetleriyle geçen koskoca 73 yıldan bahsediyoruz...
Seçim öncesi en büyük beklentim ana muhalefetin sandık şokuyla tasfiye olmasıydı. Bizzat Kemal Bey'in ifadesiyle söylersek, parti içi iktidar odaklarının maaşa bağladığı ve CHP'li seçmeni hipnotize eden medya aparatlarıyla birlikte tabii ki.
Çünkü mevcut hâli ve aktörleriyle muhalefet bloğu, adeta iktidarların ideolojik aygıtı olarak vazife görüyor.
Ne yazık ki, 28 Mayıs'ın ardından aklı başında seçmende kısmen bir uyanış gözlemlesek de umduğum olmadı. Zira 2.5 ayın sonunda geldiğimiz noktaya, öne çıkan "kurtarıcı" adayına bakıyorum...
İki kelime:
Özgür Özel.
Bu mudur?
***
HER ARAYAN BULAMAZ LAKİN BULANLAR ARAYANLARDIR
Kemal Bey'in parti içi muhalefete karşı en etkili silahı Mustafa Sarıgül, CHP'deki son durumu basın mensuplarına anlatıyor:
"Şu an partimizde bir genel başkan arayışı yok."
Peki bunca arayana ne demeli Mustafa Bey?
***
AMAN DİKKAT, O KANLARDAN BAYRAK OLMAZ AMA HEPATİT OLUR
Zafer Partili gençler sokakta stant açıp "siyasi etkinlik" yapmışlar. Masanın üzerine beyaz bir bez serip yoldan geçenlerden parmaklarını kanatmalarını ve beze sürmelerini istemişler.
Ortaya çıkan kandan Türk bayrağını da liderleri Ümit Özdağ'a göndermişler. Beze son kanı da o sürmüş.
Böyle dramatik bir eylemin amacı, beklenen fayda nedir ve mesajı kimedir anlamakta güçlük çekiyorum.
Psikopat görünmek için koluna bacağına jilet atan tipler gibi iç ve dış düşmana korku, dosta güven mi vermek istiyorlar? İyi de toplu iğne ucu bu iş için çok küçük değil mi?
Neyse, akıl hocaları Ümit Bey'in tercümesinden olsa gerek, "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır" sözünü çok yanlış anlayan eylemcileri buradan uyarayım.
En yakın sağlık ocağına gidip bir kan testi yaptırın lütfen. Hepatitinden HIV'ine binbir türlü virüs kol geziyor. Onlarca kişinin sokakta elini kanatıp aynı beze sürmesi falan... Allah korusun hastalığa davetiye çıkartıyorsunuz.
***
BUGÜN KİME GÜLÜYORUZ?
Muhabir arkadaşlar sağ olsunlar, gördükleri her ünlüye Disney'in Atatürk sansürünü sorup yüzümüzü güldürüyorlar.
Son olarak Hülya Avşar'ı sıkıştırmışlar. Avşar kızı da matbu cevabı bir çırpıda söyleyivermiş:
"Şimdi bu çok derin bir konu. Ben çok fazla irdelemedim. Kimseyi yargılamak istemiyorum açıkçası. Atatürk benim kırmızı çizgim."
Bu arada son dönemlerde tanıdığım Gökhan Ünver isimli bir komedyen var. Onun ünlülerin Disney'le sınavını hicvettiği videosunu şiddetle tavsiye ederim. Hazır açmışken, havalimanında uçağa geç kalan ünlü videosunu da izleyin derim.
***
HERKES SUSSUN ANKARA'NIN TAKSİCİLERİ KONUŞSUN
Ankaralılar, taksicilerinden gayet memnun. "Sokaktaki zile iki basınca taksi kapında. Gecikince özür bile diliyorlar. Çoğu zaman küsuratı da istemiyorlar" diyorlar.
Ezdikçe eziyor...
Zile basınca gelen taksi mi? Özür mü
Bizim çok yabancısı olduğumuz şeyler bunlar.
Taksi sayılarına bakıyorum, Ankara'da yaklaşık 700 kişiye 1 taksi düşüyor. İstanbul'da ise 900. Fark atla deve değil
Peki nasıl oluyor da İstanbul'da taksiciler vatandaşı, turisti şehre küstürürken Ankara'da sistem işliyor?
Yoksa havasından suyundan mı?
Bir anlatsanıza.