Herkesle helalleşiyorlardı...
Hatalarını anladıklarını, artık faşistlik, ayrımcılık yapmayacaklarını, insanlara, değerlerine hakaret etmeyeceklerini, bu kez samimi olduklarını söylüyorlardı.
Oyunu alamadıkları dindarlara, muhafazakârlara, yoksullara, emekçilere şirin görünmek için camiden, gecekondudan çıkmıyor, iftar sofralarından kalkmıyorlardı.
Poz verirken kareye mutlaka bir başörtülü kadın, takkeli hacı amca, "köylü" sıkıştırıyorlardı.
Numaracılık çığırından çıkmıştı...
Öyle ki seçilir seçilmez ilk işi belediyeden muhafazakâr işçileri kovmak olan İmamoğlu, teravih namazını 40 rekât kılmaya başladığını söylüyordu.
Halk, birkaç ayda evlad-ı Fatihan'a dönüşen Canan Kaftancıoğlu'nun ifadesiyle "takiyelerini" yemedi.
Kaybettiler. Aynı zamanda soğukkanlılıklarını da...
Daha sandıklar soğumadan Erdoğan'a oy veren depremzedelere yaptıkları yardımları "haram" ettiler.
Kılıçdaroğlu çıkıp yenilgisinin faturasını "oyunu 500 TL'ye satan cahil köylülere" kesti.
Seçmenleriyse biliyorsunuz hâlâ güneyde inkâr nöbetlerinde... Bodrum'daki hanzo mekânlarında çekilmiş fotoğraflarının altına, "Pis fakirler, bizim keyfimiz yerinde, bundan sonrasını siz düşünün" notları düşüyorlar.
Birkaç gündür de Kılıçdaroğlu'na oy vermediğini söyleyen Abdüllatif Şener üzerinden "Bu sağcılara, dindarlara, muhafazakârlara güven müven olmaz" diye söyleniyorlar.
Evet, helalleşme dedikleri şeyin oya mukabil olduğunu itiraf ediyorlar...
Kazara iktidara gelselerdi, nasıl bir cadı avı başlatacaklarının simülasyonunu anlatıyorlar.
Faşizmle helalleşilmez.
***
BARİ BUNLARLA HELALLEŞİN
Peki ya Erdoğan el verip sahneye çıkardığı hâlde Davutoğlu başbakan olunca "imkânlardan" gözü dönen, sonra da muhalefete yamanmaya çalışan ılımlı muhafazakârlar...
Darbe iması yapan endişeli laik ihtiyara dönüşen liberal abilerimiz, ablalarımız...
Onların hâli ne olacak?
Günlerdir Abdüllatif Şener'in yaptığının tüm "ilticacılara" mal edilemeyeceğini anlatıyorlar.
Ancak sığındıkları mahallenin nobranlarının ağzından içlerini rahatlatacak bir tek iyi laf işitemiyorlar.
Reva mıdır?
Bari bunlarla helalleşin.
***
SIFIR KİLOMETRE CİLLOP GİBİ PARTİ İŞTE!
Dededen, babadan devraldığı milletvekili koltuğunu kesintisiz koruma rekoru kıran ebedi CHP Sözcüsü Öztrak diyor ki:
"Yenilenmiş ve dinamik örgütlerimizle önümüzdeki seçimleri almaya kararlıyız."
***
YİNE NEREYE MUHARREM BEY?
Muharrem İnce, yeşil sahalara tekrar dönüyormuş...
"Gençler, evlatlarım hazır olun. Bayramdan sonra tekrardan yollara düşeceğiz" diyor.
Haydi diyerek peşinizden sürüklediğiniz insanları, örgütünüzü seçime iki gün kala ortada bıraktınız. Son anda yıllardır seçilmesinin felaket olacağını anlattığınız Kılıçdaroğlu'na yanladınız.
Şimdi gençleri, evlatlarınızı nereye çağırıyorsunuz?
Kafanızda bir aday var mı yoksa yolda mı karar vereceksiniz?
***
ERDOĞAN'I 'TANIYAN' İLK LİDER BERLUSCONİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berlusconi'nin ölümünün ardından kaleme aldığı makaleye "Dostum" diye başlıyor.
Yazıdan öğreniyoruz ki bu samimiyet boşuna değil.
3 Kasım 2002 seçimlerinden partisi zaferle çıktığı hâlde Erdoğan'ın siyaset yapma hakkının hukuksuz bir şekilde engellendiği zaman Berlusconi olan bitene "uyanmış".
Türkiye içerisinde birileri, "bu garabeti normal gibi göstermeye çalışırken" dünyada buna ilk itiraz eden lider Berlusconi olmuş.
İtalya Başbakanı olarak Erdoğan'ı Roma'da ağırlarken de "Şu anda Avrupa'daki en iyi dostunuzun evindesiniz. AB'deki başbakan dostlarımı arayacağım ve avukatlığınızı yapacağım" demiş.
Berlusconi, defalarca sandıktan çıkmış bir siyaset gurmesi. Ta o günlerden cevheri fark etmesi şaşılacak şey değil.
Ama kimse risk alıp konuşamazken Erdoğan'a desteğini açık etmesi şüphesiz cesaret ve samimiyet ister.
İşte tam olarak bu yüzden Berlusconi'yi "Trump gibi bilirdik" diye uğurladım.