15 Temmuz'un yıldönümünde nasıl sessizlerdi gördünüz mü? Yok, FETÖ'cü olduklarını gizleyemeyen,
afişe olmuş ajanlardan ya da bu
CIA beslemelerini desteklemeyi
"ibadet" sayan hipnotize "tabandan" bahsetmiyorum.
Onlar "mücadelelerine" açık açık devam ediyorlar. Erdoğan gidene, kendilerine gün yüzü gösterecek,
ABD destekli bir iktidar gelene kadar direnmekten başka şansları yok.
Sessizlikleri, gönülsüzlükleri,
sitemleri dikkat çekenler sorsan İslamofobik derecesindeki
sekülerler... Kemalistler, "anti militarist" solcular, sivil siyaset savunucuları, Cumhuriyet'in en büyük iki düşmanı FETÖ'nün ve PKK'nın kökünü kazıyan Erdoğan'a bile dindar diye şerh koyanlar...
Haklısınız...
Hâlâ ırkçılıklarını,
Kürt düşmanlıklarını üzerinden atamasalar da sırf iktidara vuruyor diye PKK'ya bile
sempati duyar hale gelmediler mi?
Devleti kuran partinin genel başkanlık koltuğunda oturan liderleri Kılıçdaroğlu, PKK'nın Suriye kolu için televizyonda açık açık
"YPG kendi halkının özgürlüğü için çalışan bir oluşum. Türkiye'ye mi saldıracak" demedi mi?
Şimdi FETÖ'cüler için ağır bir yenilgi, tasfiye anlamına gelen 15 Temmuz'un yıldönümünü
ağıttan hallice bir tavırla geçiştirmeleri şaşırtıcı değil.
Neticede, darbe girişimiyle karşılaşan devletin meşru müdafaa hakkını kullanıp 20 Temmuz'da ilan ettiği
OHAL'e, en az FETÖ kadar muhalefet eden bir güruhtan bahsediyoruz.
Bugünlerde Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet pozisyonuna oynayan
Meral Akşener'in iktidara gelince FETÖ'cü polis şeflerine görevlerini iade etme vaatlerini de unutmadık.
Ama açık olalım. Öyle bir avuç falan değiller.
Medyadaki sistematik nefret söylemiyle Erdoğan takıntılı hale getirilmiş, geçim sıkıntısı gibi sorunlarından
bunalmış kitleleri paralize edecek, reflekslerini manipüle edecek kadar varlar.
Elbette bu ülke bunca darbeye rağmen hâlâ ayaktaysa,
çoğunluk hâlâ sağduyulu, yurtsever demektir.
Ama azıcık gevşeme gösterirsek, rehavete kapılırsak pandemiydi, savaştı derken fokur fokur kaynayan dünyada, hele hele bu coğrafyada
zemberek yayından boşalır.
Denge değişince,
istihbarat aparatlarının sempatizanı haline gelmiş kitleler çoğunluğa ulaşınca,
ABD'ye anahtar teslim vaadiyle iktidarı
alanlar işbaşı yapınca neler olduğunu
sadece Ukrayna'nın akıbetine bakarak
bile rahatça görebiliriz.