Dün bu yazıyı yazdığım saatlerde ülkece Bakanlar Kurulu toplantısının sonuçlarını bekliyorduk. Merakımızın nedeni malum.
Acaba yeni korona yasakları ne olacak?
Siyasetin tüm dünyada olduğu gibi, toplantı öncesi
medya üzerinden başlatılan tazyike direnmesinin kolay olmadığı açık.
Zira dört bir koldan
hayatı durdurmak için bastırıyorlar.
Bilim Kurulu üyeleri günlerdir ekranlardan korku pompalıyorlar:
"Keyfi sokağa çıkma" ile ilgili bazı kısıtlamalar
gelebilirmiş... "
İşi olmayanın sokağa çıkması" şu durum için
çok doğru değilmiş.
Ellerinde eve kapanmanın salgının yayılmasını engellediğine dair bilimsel kanıtları yok.
"
Yasak kararını hükümet alıyor. Biz sadece tavsiye ediyoruz" diyerek de sert
izolasyon tedbirlerinin neden olacağı bireysel
ve toplumsal maliyetleri siyasetin üzerine atıyorlar.
Ayrıca bir bilim insanının işi
hangi sokağa çıkışın keyfi olduğuna ya da
sokakta hangi işin önemli olduğuna karar vermek
midir?
Mesela, 80 yaşında yalnız bir insanın selam alıp vermeye ihtiyaç duyması, kapının önüne çıkması yaşamını devam ettirmek için bir keyfiyet midir? Sokağa çıkmak için önemsiz bir gerekçe midir?
Bir esnafın dükkânını açmak istemesi, insanların işe gitme telaşı ertelenebilecek bir lüks müdür?
Adama, "Biraz bilimsel araştırmalarınızı dinleyelim, elin oğlu aşı buluyor.
Bilim insanı mısın mülkü amir misin diye sormazlar mı?
***
Sormazlar. Soramazlar.
Soracak olan medyanın haline bakın. Sabah akşam aynı nakarat.
"Yeni yasak yok mu yeni yasak?" "
Hatta iki hafta falan yetmez. Bir ay kapatacaksın milleti içeri, bak kimse bir daha korona olabiliyor mu?"
Ya kapansın tabii...
Nasıl olsa maaşları yatıyor. Aybaşında kirasını vereceği iş yerleri, maaşını ödeyecekleri işçileri yok. Gazeteci oldukları için yasakta da dışarı çıkabiliyorlar. Lüks evleri kapanmaya müsait. Kilerleri de dolu,
herkes Luppocu mu?
Sürüden ayrılıp dünyayı takip eden, pandemiyle ilgili yayınları okuyan
bir avuç gazetecinin Nobelli bilim insanlarının ağzından aktardığı izolasyona dair "şüpheler" de suskunluk sarmalında boğuluyor.
DSÖ'nün, akademinin lafı üstüne laf eden "bilimsel değil" diyerek aforoz ediliyor.
En hafifinden "
Sokağa çıkma yasağına karşısınız, o halde insanların ölmesini istiyorsunuz" önermeleriyle canlarından
bezdiriliyorlar.
Geçenlerde bir profesörden, üstelik Hipokrat yemini etmiş bir hekimden "
Sakın hastalanıp elimize düşme" diye açık açık tehdit bile yedim Twitter'da.
Allah düşürmesin...
***
Muhalefet zaten ellerini ovuşturuyor.
Bugüne kadar
iktidarın memleketin hayrına tek bir icraatına bile "evet" demeyenler, nedense şimdi hükümete
açık çek veriyorlar.
Tabipler Odası ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bile "14 gün kapatma
dışında seçeneğimiz kalmadı" diyerek olası
bir sokağa çıkma yasağında iktidarı destekleyecekleri
noktasında uzlaşmış durumdalar.
Hangi dağda kurt öldüyse artık...