Dün Sabah'ta iki yazarın konusu, dolar kuruyla birlikte artanfiyatlara yönelik tedbirlerdi.
İlki Erhan Afyoncu. Hocamız makalesinde tarihi bir "önlemden" bahsediyordu:
"Osmanlı döneminde piyasada satılacak malların fiyatı devlet tarafından belirlenirdi. Malını devletin belirlediği fiyattan pahalısatan esnaf herkese ibret olması için çarşının ortasında falakaya yatırılırdı!"
Bugün sokağa çıkıp sorsanız, kaç tüketici Erhan Hoca'nın anlattığı dönemi hayırlayâd etmez dersiniz?
Ne yapsın insanlar? Zira Dolar'daki artışın fiyatlara etkisi aritmetik değilgeometrik.
Kapısına 1 lira bırakılan tuvaletlerbile artık 2 TL!
***
Elbette, eski çamlar şimdilerde altın değerinde olan tuvalet kâğıdıoldu. Artı serbest piyasa var. Ve Türkiye 24 Ocak kararlarından beri dünya piyasalarına tam entegreolmuş bir ekonomi.
İşte mevzuu ele alan ikinci yazarımız Mehmet Barlas da bu gerçeklik üzerine, fiyatlara müdahale önerilerinin aşırıya kaçmasını eleştiriyordu:
"Bazılarımız 'Milli KorunmaKanunu' dönemini mi özlüyor?"
Elbette tüketicinin tepkisi ne kadaryüksek olursa olsun, Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı sonrasındaki "ekonomik tedbirlere" meyletmesi düşünülemez. Her kafadan bir ses çıksa da kimsenin böyle bir planı da yok.
Çünkü tedavide temel kural, hastalıktandaha fazla acı ve zarar vericiolmamasıdır. Arz ve talep dengesindebüyüyen serbest bir pazarda sorunlarıanlık çözmek için yapılan her müdahaleuzun vadede daha büyük zararlarayol açabilir.
Kaldı ki maç devam ederken kural değiştirilme olasılığı varken, kimse oyuna katılmaz.
***
Peki, cüzdanımız kadar "sinirimize" de dokunan ve Cumhuriyet çocuklarının aklına, Afyoncu'nun anlattığı Osmanlı'nın nihai çözümlerini düşüren soruna karşı bugünden yarına bir çözüm var mı?
Gerçekçi olalım, yok!
Zira fiyat üzerine her müdahale "gölge ekonomiyi" yani karaborsacılığı doğurur.
Uzun vadede tek çözüm de üretimiartırmaktır. Çünkü yaz sıcağında beşkarpuza ihtiyaç duyan piyasadaki ateşien az on karpuz söndürür.
Ama tüm bu söylediklerimiz, ABD'nin 2008 krizine müdahalesi ve ekonomik savaşla dünya piyasalarının serbestliğine "halel geldiği" gerçeğini görmezden gelmemizi gerektirmiyor.
Ve kuşkusuz her savaşın bir de psikolojikcephesi var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.