Hak hukuk gak guguk
Hukukun amacı, adaleti yakalamak.
Ancak her zaman biri diğerinin varlığının garantisi olmayan bu iki kavram, zihinlerimizde iç içe geçmiştir.
Oysa bilirsiniz, pratikte pek birbirleriyle yan yana geldikleri görülmemiştir...
Ne 2 milyon 200 bine yakın tutuklu-hükümlünün bulunduğu ve bunların üçte ikisinin siyah olduğu ABD'de de, ne de Türkiye'de.
Bu evrensel sorunun pek çok yapısal nedeni var elbette... Son Durak'ta yargıyla ilgili yaptığım her haberin ardından önüme bir kitap açan avukat dostum Jirhat Kılıç'tan biliyorum... Eminim hukukçularımız da otursalar sabaha kadar anlatırlar.
Ancak öyle örnekler var ki, hiçbir bahaneyle ya da gerekçeyle açıklamak mümkün değil.
Geçtiğimiz gün görülen Sözcü davasına bir bakın...
İddia makamı ancak o kadar hazırlıklı ki (!), son gün aradığı delili, haklarında zorla getirme kararıyla çağırıp "yazılarından sorduğu" gazetecilerde arıyor.
Üstelik tanıklıklarına başvurulan kişiler iddianameyle ilgili değil, Sözcü'ye yönelik başka konulardaki yazılarından sorgulandıklarını söylüyorlar.
Hakikaten olacak iş değil!
Şimdi hangimiz izlediğimiz mahkemede, Sözcü'ye ait kamuoyunun da merak ettiği soruların yanıt bulduğunu söyleyebiliriz?
Üstelik tek sorun, yalnızca adına adalet aranan halkın aldatılması değil... Bu lakaytlık aynı zamanda yargılanan sanıkların aklanma haklarının da ellerinden alınması anlamına geliyor.
Öyle ya gerçekten aklanmak isteyen hangi zanlı ciddiyetsiz bir sorgulamayla tatmin olur ki?
Savcılarımız en yüksek cezayı verdirme motivasyonuyla değil de suçun yasalardaki karşılığını yakalama amacıyla hareket etseler... Kasmasalar... Ve ev ödevlerine daha iyi çalışsalar... Belki de adalete daha az engel olacaklar.
Hukukçularımız ne derler?
***
Aman "şahitmahit" yazmasınlar!
Fuat Uğur yukarıda bahsettiğim, Sözcü davasında hariçten ifadesi alınan isimlerden biri.
Benim de en iyi arkadaşlarımdan...
Kimileri ifadesinden dolayı ona kızıyor, kimileri de destekliyor...
Geçen gün, sık sık yaptığım gibi hem biraz takılmak hem de olan biteni öğrenmek için kendisini aradım.
"Bundan sonra olsam olsam sana nikâh şahidi olurum" dedikten sonra önemli bir soru sordu Fuat. Buradan ilgili mahkemeye iletelim:
"İddianamede yer alan ve Sözcü'ye açıktan istihbarat sağladıkları iddia edilen adı sanı, sicil numarası belli polisler nerede mesela? Hiçbir şey duymadık bu önemli ayrıntı ile ilgili. Kuşkusuz eleştirilerinden ötürü zorla mahkemeye çağrılan bizlerden daha fazla söyleyecekleri vardır bu kişilerin."
Kuşkusuz.
***
Engin Ardıç'ı kullanışlı bulmadıklarından...
Ana muhalefet lideri çıkıp yılların gazetecisine "şaklaban" diye hitap ediyor... Onu hedef gösteriyor... Yazdığı gazetenin patronuna seslenip "Kovun bunu" diyor... Ardından da yargı devreye girip bir yazısından dolayı gazeteci hakkında soruşturma başlatıyor.
Evet, akıl ve mizah dolu yazılarından çok şey öğrendiğimiz Engin Ardıç'tan bahsediyorum.
Engin Abi söz konusu yazısıyla ilgili herkesin anlayabileceği bir açıklama yaptı köşesinde.
Ancak konu bu değil. Olmamalı.
Zira gazetecilere yönelik baskı tartışmasının ilkesel bir zemin var.
Beğenilmeyen içerik suç unsuru sayılamaz.
Ama bu gazetecinin de davası Babıalimizin ve ecnebi basın örgütlerinin pek dikkatini çekmedi.
Çünkü Ardıç goygoycu değil cesur bir adam. Ve yükselen dalga sörfçüsü goygocular için kullanışlı değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Eyvah, Putinci mi oluyoruz! (25.11.2024)
- DEM, PYD’nin geleceği kadar Türkiye’yi de düşünse... (24.11.2024)
- Atatürkçülük sınıfsal bir tercih (23.11.2024)
- Bu işlerde Mahir (22.11.2024)
- 60 günde Trump’ın elini kolunu bağlayacaklar (20.11.2024)
- Parsel parsel... (18.11.2024)
- Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla balataları sıyırdılar (17.11.2024)
- Eyvah asgari ücret artıyor! (16.11.2024)
- Patronun çırakları (15.11.2024)
- Zulme karşı insanlık ittifakını genişletiyoruz (14.11.2024)