Önce,
büyük ocaklar vardı mutfaklarda…
...
Mutfak dediysek, geniş-salonumsu!
Ocak dediysek, şöminenin büyüğü idi!
Bugünkü imkânlara göre çok iptidaiydi!
Ocaktaki odun çıra ile yakılır, yemek
bu ateşte pişirilir, daha sonra da artık
Allah ne verdiyse mutfaktaki yer
sofrasında bağdaş kurulup hep birlikte
yenilirdi…
…
Sonra,
modern sobalar, ardından kuzine çıktı!
Odun, ısınmadaki geleneksel yerini
kömüre bıraktı…
Kovalı soba ise bu alanda çok büyük bir
aşamaydı!
…
Sonra,
kalorifere geçildi ki, bu bir devrimdi!
Sobalar yavaş yavaş atıldı, her odada,
hatta tuvalette bile sıcak keyfi başladı...
...
Ama göğü de kirli bulutlar kapladı!
Astım-ciğer hastaları tıkandı-gitti...
Kaşkolu ağıza sarıp yürüme modası(!)
her bir yere yayıldı!
…
Sonra,
fuel oil çıktı, kömürün yerini aldı!
…
Sonra,
CHP geldi, krizler baş gösterdi!
Devlette cep delik, cepken delik!
Elde yok, avuçta yok, formül yok!
Gaz yok-tuz yok-benzin yok...
...
Millet dondu, titredi…
Yanmayan kaloriferler paslandı!
O günlerde Başbakan Ecevit, Enerji
Bakanı da Deniz Baykal'dı...
…
Sonra,
o dönemde hastaneye fıtık'tan yatanlar
üşüttü, zatürree'den hayatını kaybetti!
...
Hasta yakınları hastaneye evden yatak,
yorgan taşırlardı…
Çoğu ameliyat sırasında elektrik kesilir,
jenaratörler de yakıtsız kaldığı için,
hastaya mum ışığında dikiş atılırdı!
…
Daha da sonra…
Doğal gaz geldi, temiz-ekonomik!
Bu kez de bir uzun süre…
Sızıntılar, patlamalar gırla gitti!
…
Yani, diyeceğim o ki;
Her yeni gelişme ile…
'Konfor, rahatlık'...
Ama 'bazı sakıncalar' da birlikte
geldi!..
…
Peki, sakıncası olabilir diye,
konfordan, yeniliklerden vazgeçilebilir
mi?
Elbette geçilemez…
...
Aslına bakarsanız…
Yan etkisi olmayan hiçbir gelişme
dünyada mevcut değildir!
…
Otomobil: Çevre Kirliliğine yol açtı!
Hazır Yiyecekler: Ahaliyi obez etti!
Televizyon: Sıcak sohbetleri öldürdü!
Bilgisayar: Ekran müptelaları türetti!
Cep Telefonu: Radyasyonu bir yana,
vakit heba canavarı gibi toplumu sardı!
…
Yine de sorsan;
'Dönsek mi o eski günlere?' diye…
Dönmeyi kim ister ki?
…
Gelişmeye mani olunamaz…
Olacakla-öleceğe çare yoktur!
...
Ne kadar direnirsen diren!
Ne kadar ertelersen ertele!
Ne kadar sallarsan-salla!
Biliriz ki sonuç değişmez...
…
Soba'dan kalorifere geçiş gibi;
'Devlet Başkanlığı' modeli de
ülkemiz için en uygun sistemdir!
...
Belki tartışmalar biraz daha sürebilir...
Tamamen cılkı çıkmış, memleketin
önünü tıkayan parlamenter sistemi
savunan az da olsa piyasada hala boy
gösterebilir ama...
Ne kadar ararlarsa arasınlar!
Ne kadar irdelerlerse irdelesinler!
Çoğu gelişmiş ülke gibi bizde de;
"Bundan iyisi, Şam'da Kayısı"dır!
...
Yani;
Kaçınılmazdır!