Dostum Vecdi Gönül'ün Meclis
dışından Bakanlığa getirilmesi beni
sevindirdi, hayırlı-uğurlu olsun...
...
Ancak, politik açıdan bakıldığında,
AK Partili milletvekillerinin aklına,
'Meclis grubumuzdaki 257 kişi
arasında bu görevi yerine
getirebilecek bir arkadaşımız
yok muydu da dışarıdan atama
yapıldı!' şeklinde sorular takılması,
içten içe bu atamanın yadırganması
ihtimal dâhilindedir...
...
Oysa, bu tercihin ardında, ilk bakışta
akla gelmeyebilecek ikna edici bazı
faktörler yatıyor olabilir;
...
Örneğin, Silahlı Kuvvetlerin her an
kullanılmasını gerektirebilecek şartlar
mevcuttur denilerek Gönül'ün geçmiş
tecrübesi dikkate alınmış olabilir...
Genelkurmay'ın bu yönde samimi
bir teklifi olmuş ve kritik ortamın da
etkisiyle öneri kabul görmüş olabilir...
Üç dönem kuralına takılan
milletvekillerinin bu yolla gönlünün
alınması düşünülmüş olabilir...
Koalisyon ya da erken seçim olasılığı
karşısında kısa süre görevlendirme
için böyle bir atama uygun görülmüş
olabilir...
Koalisyon söz konusu olacaksa, yeni
hükümette bu bakanlığın karşı partiye
verilmesi düşünülüyor olabilir...
Erken Seçim ağırlıktaysa, çalışmayı
bırakmamaları yönünde eski dönem
milletvekillerine yeşil ışığın şimdiden
yakılması anlamına da gelebilir...
...
Velhasıl bunların hepsi olasılıktır ve
hatta hiçbiri gerçeği yansıtmayabilir,
asıl sebep bambaşka da olabilir!
...
Politikanın olduğu yerde çoğu şey
göründüğü gibi olmayabilir ya da
tahmin edildiği gibi gelişmeyebilir...
...
Güncel bir örnek olarak, Baykal
Meclis Başkanlığına seçileceğinden
emindi, partisi de buna ikna olmuştu!
MHP, üçüncü turda Baykal'ın
çekileceğini, CHP'nin desteğinin
İhsanoğlu'na yöneleceğini ummuştu!
Fırat bile, politikanın cilvelerinden
medet umar hâlde, ümit doluydu...
Turlar başlamadan önce en karamsar
aday belki de İsmet Yılmaz'dı ama
ipi göğüsleyen de o oldu!
...
Yine örneğin, DAEŞ'i Amerika'nın
türettiği yolunda kamuoyundaki
yaygın kanaati ele alalım...
Bu teori şüphe kaldırmayacak denli
gerçek olsa 'dobra' bir kişiliğe sahip
olduğu bilinen Cumhurbaşkanımız
Amerika'dan söz ederken, 'dost ve
müttefik ülke' cümlesini rahatça
kurabilir miydi?
Obama, Cumhurbaşkanımızın elini
samimiyetle sıkarken gözlerini refleks
olarak bir an olsun kaçırma lüzumunu
hissetmez miydi?
...
Toplumumuzun Amerika'ya karşı
serin durduğu, Obama'ya ise güçlü bir
sempati beslediği kuşkusuz değil mi?
Peki, Amerika, Türkiye'ye karşı
hasmane girişimler içinde ise bundan
Obama'nın haberinin bulunmadığı
varsayılabilir mi?
...
Komplo teorileri mi doğrudur, yoksa
Obama halkın sempatisini gerçekten
mi hak etmektedir, bilen var mıdır?
...
Devam edelim...
Kılıçdaroğlu kara kalpli birisi midir?
Bahçeli hep kızgın-çatık kaşlı mıdır?
Demirtaş kullanılan bir piyondur da
insani duygudan hepten mi uzaktır?
Davutoğlu ipeksi kişiliğiyle öne
çıkmaktadır tamam ama aklından hiç
fena şeyler geçirmiyor da olabilir mi?
...
Bazı konular-devletler-kişilere karşı
kesinleşmiş önyargılarımızda az da
olsa yanılma payımız bulunamaz mı?
...
Önceki gün, Büyükelçinin evinin
bahçesinde verilen Amerika'nın
kuruluş günü resepsiyonunda iftar
vakti geldiğinde garsonlar pür telaş,
oruçlulara 'hurma-çorba-dönerli
sandviçler ve tatlı'dan oluşan iftar
yemeği dağıtmaya başladılar!
Ne yani...
Bunu da mı takdir etmeyelim!