Bahçeli’nin çıkışı ve küresel terör saldırısı
Kimse görmezden gelemedi. Aynı şey küresel güç merkezleri için de geçerli. Eminin onlar da ellerindeki bir kartın alınacağı kaygısıyla süreci yakından izledi ve izleyecek.
Peki Bahçeli'nin çıkışı neden bu kadar etkili oldu?
Görünür iki nedeni var. Biri çevremizi kuşatan küresel tehdidin sınırlarımıza dayanması, diğeri de 40 yıldır ağır bedeller ödeten ve kangrene dönüşen bir meseleye, beklenmedik bir şekilde milliyetçi bir liderin "siyaset üreterek" cevap vermesi.
Devlet Bey'in çıkışını sarsıcı yapan tam da bu... Bu yüzden hazırlıksız birçok siyasetçinin dili dolanmaya başladı. O çıkışın durup dururken olmadığı, tarihi bir sorumlulukla yapıldığı çok açıktı.
VAKİT BU VAKİTTİR
Konuşmasının girişinde ne yapmak istediğinin işaretini Bahçeli şu sözlerle verdi:
"Belki bugünden sonra tarihin akışı daha farklı olacaktır. Belki bugünden sonra ülkemin şafağı bir başka sökecektir. Belki bugünden sonra Türkiye'nin prangaları tamamıyla kırılacaktır.
Bugün kitabın ortasından ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak netlikte konuşacağım.
Bugün milli birlik ve kardeşlik duygumuzun üzerine gerilmek istenen yabancı menşeli örtüyü kaldıracağım. Alışıldık söylem kalıplarından az da olsa taşmanın vakti geldiyse, o vakit bu vakittir."
Gelen vaktin ne olduğunu da lafı dolandırmadan açık ve net söyledi:
"Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum...
Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.
Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'umut hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.
Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın."
Bahçeli'nin "Teröristbaşı" diyerek Öcalan'a seslenmesi ve özellikle Meclis'i işaret etmesi tesadüf değil, bir hesaba, bir arka plana ve siyasi bir hazırlığa dayanıyor. Hem Başkan Erdoğan'ın uzun süredir seslendirdiği "İç cepheyi güçlendirme" çağrılarının bir devamı ve tamamlayıcısı hem de 2005 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan'ın Diyarbakır'da yaptığı "Kürt sorunu benim sorunumdur" sözünün bir devamı niteliğinde. O gün de sorunu çözdürmediler, bugün de çözdürmemek için ciddi çaba harcayacakları çok açık.
UYUYAN TERÖR HÜCRELERİ
Bu yüzden Öcalan'ın vereceği cevap etkili olur mu olmaz mı göreceğiz ama bölgedeki küresel güçler durmayacak görünüyor. Daha şimdiden uyuyan terör hücrelerinin düğmesine basıldı. TUSAŞ'a yönelik açık terör saldırısı bir yanıyla Öcalan hamlesine, diğer yanıyla da BRICS'e yönelik bir saldırı olabilir.
Tıpkı geçmişte Türkiye'nin attığı her bağımsız adıma ya da Sovyetler'le kurduğu her ilişkiye ABD ve Batı Bloku'nun "darbeyle" cevap verdiği gibi. Artık herkesin küresel bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu görmesi gerekiyor. "İsrail bize saldırmaz" diyenlere duyurulur...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türk ve Kürt Yüzyılı (31.10.2024)
- DEM’in ‘kardeşlik’ çağrısına cevabı (29.10.2024)
- Bahçeli, kimlerin uykusunu kaçırdı? (27.10.2024)
- Öcalan ve DEM Parti ‘riske’ girebilecek mi? (25.10.2024)
- Bahçeli’nin çıkışı ve küresel terör saldırısı (24.10.2024)
- FETÖ elebaşı Gülen’in ölümü sonrası neler olur? (22.10.2024)
- FETÖ’nün ‘Amon rahipleri’ (20.10.2024)
- Yahya Sinvar ve maskeli emperyalizm (19.10.2024)
- Erdoğan-Barzani görüşmesinin mesajı (18.10.2024)
- Çözüm süreci mi yeni siyasi iklim mi? (17.10.2024)