Yerel seçimlerde CHP'nin başarılı çıkması, başarının kimin hanesine yazılacağı tartışmasını da beraberinde getirdi. Esas aktör Ekrem İmamoğlu görünse de Mansur Yavaş da Ankara'da yüksek oy alarak yarıştan kopmadığını gösterdi. Dahası yerel seçimde yıllar sonra CHP'nin Anadolu'nun birçok şehrini kazanması Özgür Özel'i de devreye soktu. Artık gelecek hesabı yapan her aktör Özel'i de hesabı katmak zorunda.
Böylece karşımızda biri soldan ikisi sağ gelenekten gelen üç aktörlü ve gerçekten "yeni" denebilecek bir CHP var. Seçim başarısında hayat pahalılığı veya AK Parti'nin hataları kadar bu üç aktörün hayal kırıklıkları yaşayan CHP seçmenini motive etmeleri de etkili oldu.
Bu tablo CHP'ye hem büyüme fırsatı sunuyor hem de farklı yol haritaları olan aktörlerden kaynaklı derin bir krize işaret ediyor. Buna süreci artık kenardan izleyen ve hala siyasetle ilişkisini koparmadığını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu gerçeğini de eklemek gerekiyor. Yaptığı seçim analizi bu açıdan dikkat çekici:
Küskün AKP'liler sandığa gitmedi.
Küskün olan seçmen oyunu Deva, Gelecek gibi partilere vermek istemedi.
Kürtler CHP'ye oy verdi.
Gördüğünüz gibi Kılıçdaroğlu CHP'deki lider değişimine ya da İmamoğlu'nun "rüzgar" estirdiğine ilişkin tek kelime etmiyor. Kendi adına etkili olmasa da takibi, CHP içindeki olası iktidar kavgasını etkiler.
'DEĞİŞİMİN MİMARI BENİM'
Çünkü henüz erken de olsa siyaset kulislerinde seçim başarısına rağmen CHP içinde bir iç kapışma beklentisi var. Bu da İmamoğlu'nun daha şimdiden "değişimin mimarı benim" havasına girip özel görüşmeler yapmasından ve hissettirmesinden belli.
Geçtiğimiz günlerde bu açıdan çok ilgi çekici bir buluşma gerçekleşti. İmamoğlu, seçim döneminde aktif çalışan 80 CHP milletvekilini İstanbul'a davet etti ve onlarla bir iftarda buluştu. Buluşmanın en ilginç taraf CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yine orada olmamasıydı. İmamoğlu'nun bunu hep yaptığı söylenebilir ama seçim sonrası ayın çizgiyi sürdürmesi akıllara farklı sorular getirdi.
'LİDER BENİM'
Olası bir iktidar savaşına karşı Özel de şimdiden önlemini alıyor ki, kendisini küçümseyenlere ve "eşbaşkan" düzeyine indirenlere "AK Parti medyası" üzerinden cevap veriyor:
"AK Parti medyası hep neyle uğraştı, 'Özgür Özel lider değil', 'CHP'de şu çekişme var', ben hep ne dedim? 'Avuçlarını yalarlar' "
Bu da açık açık "lider benim" demek. Bütün mesele önümüzdeki sürecin bundan sonra nasıl seyredeceğine bağlı. Yerelde elde edilen bu başarı, yeni bir siyasetle mi taçlanacak yoksa iç iktidar kavgasına kurban mı edilecek?
Ortaya çıkan ip uçları yeni siyasetten çok popülist söylemin etkili olacağını gösteriyor. Çünkü kulislerinde artık CHP'den çok İmamoğlu ve Yavaş rüzgarı esiyor. CHP ikinci planda tutuluyor.
Seçim sürecinde İmamoğlu da Yavaş da CHP'li kimliğinden çok kendi profillerini öne çıkarttı. Bu CHP açısından yeni bir durum ve neye yol açacağını zaman içinde göreceğiz.
***
İYİ PARTİ'DE ÖNE ÇIKAN İSİM KORAY AYDIN
İyi Parti 27 nisanda kongreye gidiyor. Anlaşılan Meral Akşener de aday olmak için önce kimlerin ortaya çıkacağına bakıyor. Böyle derin zamanlarda adı sanı duyulmayan birçok isim "adayım" diye ortaya çıkabilir. Ama beklenen partinin kurucu isimlerinden kimlerin çıkacağı. İlk akla gelen de yıllar önce MHP'de de adaylık serüveni yaşayan Koray Aydın. Bir kez daha yola çıkar mı bilemem ama Ankara'da gelen haberler Aydın ve çevresinin delegeleri aramaya başladığı doğrultusunda.
Aydın aday olarak ortaya çıkarsa başkalarının pek şansı olacağını sanmıyorum. Bu durumda sadece Akşener'in ne yapacağı önemli. Sonucu da onun aday olup olmayacağı belirleyecek. Geri mi çekilecek yoksa partiyi birlikte kurduğu Aydın'la mı yarışacak göreceğiz. Akşener'in bir kez daha aday olma ihtimalini yüksek görüyorum ama tersi olursa da hareketli bir kongre yaşanır. Hatta seçimi Aydın alırsa, MHP'yle ilişki de hiç beklenmeyen sürpriz gelişmeler de olabilir.
***
JAKUZİ YALANI VE İMAMOĞLU'NUN BAŞKANLIK KONUTU
Sık sık "yeni nesil siyasetçi" diye sunulan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin post thurt dönem siyasetçileri olduğunu yazdım. İçinde yalanın çok olduğu bir siyaset tarzı bu. Biri anlamda "Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur" diyen Joseph Goebbels'in küresel çağı versiyonları... Hatırlarsanız, yerel iktidara Yenikapı'ya yığdıkları "araba israfı" yalanıyla başlamışlardı. Şimdi de iktidar yolculuğuna "jakuzi" yalanıyla çıkıyorlar. İlk günden böyle yaparlarsa o menzile ulaşmaları zor. İmamoğlu'nun en yakın dostu, kampanya direktörü Necati Özkan, CHP'nin kazandığı Sançaktepe Belediye binasında gördüklerini anlatırken şöyle diyordu:
"Alper Yeğen'i kutlamak için Sancaktepe Belediyesi'ne gittim. Başkanlık katı 6 bin metrekare; oda, oda, oda, dinlenme odası, dinleme odası, dinlemen odası, jakuzi, 200 metrekarelik mutfak. Bu nasıl olabilir? Kamu nasıl böyle yönetilebilir?"
O kadar emin konuşuyor ki söylenen her şey doğru sanıyorsunuz. Ama doğru değil, söylenenlerin büyük çoğunluğu yalan. 6 bin metrekare gibi devasa bir makam odası algısını bir yana bırakıyorum en önemlisi "jakuzi" meselesi tamamen yalan olması. Üzerinde düşünülerek söylenmiş bir yalan olduğu da çok açık. Bakın itiraz gelince de o yalanı "ne var bunda?" diyerek düzeltiyor;
"Benim 'jakuzi' diye tarif ettiğim kocaman banyo teşkilatı..."
Arsızca yapılan bir iftira bu... Önce jakuzi diyerek algı oluştur, her yerde haber yaptır, sonra da "banyo teşkilatı" deyip işin içinden çık. Gerçekten israfa karşı çıkmak gerekiyor ama önce kendinizden başlayın. Milyarlarca lira harcanan Rumelihisarı'ndaki Başkanlık Konutu'na bakın ya da 5 yıldızlı otelin kral dairesindeki hesapsız harcamalara...