Önce 6-8 Ekim Kobani olayları soruşturması nedeniyle tutuklanan Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen konuştu: "Bugün itibarıylaHDP, kendi geleceğive ülkenin geleceğiniittifak stratejilerineendekslemiş görünmeklebirlikte, hiçbirparti kendisiyle açıkittifak yapmayı gözealamamaktadır."
Bunu sorgulayan Bilgen'in şu tespiti de dikkat çekiciydi: "Hem müdahaledenşikâyet edip hem Kandil ve İmralı içinpozisyon belirlemeye kalkmak, kendipozisyonunun gereğini yapamamaklailgili bir handikaptır."
Daha önce de yazdım, HDP içinde derin bir sancı yaşanıyor. Gidişattan hem Kürt milliyetçileri hem de muhafazakarlar rahatsız. Ancak ufukta bunun sivil bir tepkiye dönüşmesi görülmüyor. Peki Bilgen'in bu çıkışı nasıl yorumlanmalı?
Bu soruyu yıllardır yazıları ve kitaplarıyla Kürt meselesini doğru eksende anlatmaya çalışan AK Parti Tanıtım Medya Başkan Yardımcısı Orhan Miroğlu'na sordum. Yazar Miroğlu, çok açık bir değerlendirme yaptı: "Ayhan Bilgen, doğru bir tespittenbir yığın yanlış sonuca varıyor.Kandil ve Öcalan'ı aklıyor; PKK vesayetinigizliyor. TürkiyelileşememeyiCumhurbaşkanı'nın kullandığı dilebağlıyor ki, pes doğrusu!"
Aslında Bilgen'in üstü kapalı sözleri HDP içinde de tam anlaşılmadı. Ama aynı şeyi yine gözaltına alınıp bırakılan Altan Tan için söylemek mümkün değil. Tan daha net şeyler söyledi: "Silahla demokrasi yan yana olmaz.HDP ya PKK'nın sürdürdüğü siyasetisürdürecek ya da yeter diyecek. Bugündemokratik ülkelerde silahla, şiddetle,terörle varılacak bir yer yok. PartiylePKK ilişkisi gizli saklı bir mevzu değil.Bunu devekuşu gibi kafayı toprağagömerek gizlemeye çalışmak beyhude."
HDP kurucuları arasında yer alan, iki dönem milletvekilliği yapan, İmralı'ya ve Kandil'e giden bir siyasetçi, geç de olsa bildiğim kadarıyla ilk kez PKK-HDP ilişkisini açıkça ortaya koyuyordu. Tan'ın bu açıklaması kuşkusuz kamuoyunda daha çok tartışılacak. Bunun en önemli nedeni de HDP-PKK ilişkisini görmezden gelerek siyasi vebal altına giren CHP ve İYİ Parti'yi tekzip etmesiydi.
Böylece önümüze ilginç bir tablo çıkmış oldu, biri bu ülkenin kurucu, diğeri ise milliyetçi partisi olan CHP ve İYİ Parti, herkesin bildiği PKK-HDP ilişkisini "ittifak" uğruna görmezden gelirken, o partinin kurucusu ve milletvekili Tan, bu ilişkiyi; "Bunu devekuşugibi kafayı toprağa gömerek gizlemeyeçalışmak beyhude" diyerek açıklıyordu.
İşin bamteli tam da burasıydı.
Çünkü buna yani HDP-PKK ilişkisinin gizlenmesine muhalefetin hatta küreselgüçlerin ihtiyacı vardı. Bu paradoksu HDP içindeki çıkışlara temkinli yaklaşılması gerektiğini söyleyen yazar Miroğlu şöyle değerlendiriyordu: "HDP'de tartışmalar olduğukesin. Ayhan Bilgen ve Altan Tan gibi,muhafazakar çevrelerden gelenler,HDP'ye PKK'nın rızasıyla hakim olanTürk solundan oldukça rahatsızlar.HDP'deki Kürt milliyetçileri de rahatsız.Ama bu itirazlar henüz PKK'yıhedef alan tartışmalar olmaktan çokuzak. Bu hareket içindeki 'Berlin Duvarı'biraz çatırdıyor, ama yıkılması kolaydeğil. Çünkü Millet İttifakı'nın bileşenleri,küresel güçler bunu istemiyor.Millet İttifakı'nın bileşenleri çok iyibiliyor ki, PKK'ya kem söz söyleyerek,HDP'nin en azından radikal kesimlerindenoy almak mümkün değil. O yüzdenMillet İttifakı'nın bileşenleri, siyasihesap kitap yaparken PKK hiç yokmuşgibi davranabiliyor. Bu da HDP-PKKilişkilerinin sorgulanmasını erteliyor.'PKK şiddeti ve terörüne tanınan tolerans'dediğim şey tam da bu işte."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.